Otomotiv gazeteciyseniz, işinizde gücünüzde kendi halinizde çalışıyorsanız, meslektaşlarınız varken başka düşmana ihtiyacınız yoktur. Yüzünüze gülüp, arkadaşınızmış gibi davranırlar. Her karşılaştığınızda sırtınızı sıvazlarken aslında arkadan sinsice bıçaklayacakları yeri kontrol ederler. Suya sabuna dokunan, dişe dokunur, ses getirecek tek bir satır yazmazlar ama her yazının ardından da niyet okurlar. Bir markayı veya markada çalışan ve iyi iş yapan birini övsen buna başka bir kulp takarlar. Ya da bir markayı, markanın CEO’sunu, Pazarlama müdürünü eleştirsen altında bir başka art niyet ararlar. Kimsenin kimseyi takdir etmediği, üstelik altını oymaya çalıştığı kaygan ve iğrenç bir zeminde ayakta durmaya çalışıyoruz.


Önce Lansman Bitleri’nden başlayalım.
Her ama her lansmana gelmek isteyen bitlerdir bunlar. Meslektaşlarından sözüm ona «dostca sohbet» sırasında öğrendiği gideceği lansmanlar için hemen marka yöneticilerini  veya PR yöneticilerini ararlar...   Bundan önce 10 lansmanına gitmiştir ama 11’incisine çağrılmadı diye ortalığı birbirine katıp herkesi taciz edenler bunlar. Sayıları çok değil ama nedense hep ama hep aynı kişiler. Bu satırları okuyan sektör içindeki herkes ilk üçü kafasında geçiriyordur şu anda... Lansman bitleriyle mücadele öncelikle dirayetli marka yöneticileri ve PR yöneticilerinden geçiyor bence. Sizlere kimsenin bu şekilde aşağılayıcı ve itibar suikastliği yaparcasına aramasına, konuşmasına mesaj atmasına izin vermemeniz lazım. Bu bitlerin yaptıklarını diğer meslektaşlarına anlatmanız doğru ama, bir başka doğru hareket de bu asalaklara haddini anında bildirmeniz... İş böyle olunca insanın kimseye gideceği lansmanı söyleyesi de gelmiyor. Lansmandan bir fotoğraf paylaşmak hemen sesli, sözlü, yazılı tacizin yolunu açıyor. Ne yazık ki; özel hayatlarında da tacizden başı yananlar iş hayatlarında da bu kötü alışkanlıklarını sürdürüyorlar. Marka ve PR yöneticilerine söylüyorum; bu bitlerin verdiği rahatsızlıklar, tacizler sizin izin verdiğin ölçülerde  ilerler. Siz «dur bakalım o kadar da değil» derseniz bu kangareni kesersiniz... Aksi takdirde artarak devam eder ki, ettiğini görüyoruz...

Özel haber bitleri de türedi...
Otomotiv medyasında bir süredir, kimilerinin «proje» dedikleri, kimilerinin «özel haber» dedikleri «advertorial» yani markanın kontrolündeki bütçeli işler yapılıyor. Gazeteciler, içerik üreticileri markaya bir konu öneriyorlar ve o konu çercevesinde de içerik yaratılıyor. Sosyal medyanın öne çıkmasıyla birlikte bu çalışmaların sayısı arttı. Şimdi yine benzer arkadaşlar bu sefer de «özel haber biti» olarak karşımıza çıkıyor. Kim, hangi markaya ne yaparsa yapsın hemen markayı arayıp tacize, hakarete, baskıya başlıyorlar. Kimi direniyor, kimi de ancak projeyi «verip kurtuluyor»... Tabi aslında herkes biliyor ki, verip de kurtuluş olmuyor çünkü bir dahaki bir başka çalışmada yine benzer baskı yine gelecek. Hakaret etmedikce, sert dille eleştirmedikce ya da tamamen iletişimi kesmedikce bazılarından kurtuluş olmadığını herkes çok iyi biliyor. Bunun tek yolu, haberimizi de yapma, markadan da uzak dur demek ama o da olmuyor. Çünkü asalak bu kez CEO’ydu, Genel Müdür’dü üst tarafta kim varsa onları tacize başlıyor. Onlar da uğraşmamak için yöneticilerine «verin» beni de kurtarın siz de kurtulun diyor. Buna dayanan bir iki PR yönetici ve marka yetkilisi tanıyorum. Ama yüzde 98’i ne yazık ki yıllardır ama yılladır süren bu dört kollu lansman, reklam, özel haber tacizine boyun eğiyor.  Yüzsüzlüğü, omurgasızlığı, isteyenin bir yüzü kara çiğliğini, hadsizliği; çalışma biçimi olarak benimseyen çirkef tüccarlara karşı dik duruş gösterilmediği sürece daha çok lansmanlarda bu konular konuşulur, daha çok satırlarda bu konular işlenir.

Yıllardır bu mesleğin içinde olup da; bu sorunları bilip de tek kelime yazmayan, tepkisini paylaşmayan meslektaşlarımız da bence bu iğrenç ortamdan sorumlular...

Bu kişilerin sektöre ve sektör çalışanlarına verdiği zararın acısını hep birlikte çekiyoruz çünkü...