Volvo Cars’ın otonom sürüş ile ilgili yürüttüğü araştırmaları, günlük işe gidiş gelişlerin otomobil sürüş keyfini ortadan kaldırdığını bir kez daha doğruluyor. İnsanlar otomobillerinin sürüşünü, en çok işe gidiş gelişlerinde ve uzun mesafeli otoban yolculuklarında otonom sürüşe devretmek istiyorlar. Volvo Cars, bu düşünce ile Concept 26’yı geliştirdi. Concept 26, adını dünya ortalamasına göre; insanların günlük ortalama işe gidiş geliş süresi olan 26 dakikadan alıyor,trafikte dur kalk yapmaktan daha anlamlı bir şekilde kullanılabilecek olan bir 26 dakikadan. Volvo Cars, sürücüye istediği zaman sürüş keyfini yaşama ve istediği zaman otomobilin sürüşünü devretme fırsatı sunarak özgürlüğünü geri veriyor.
Sür, yarat, rahatla
Volvo Cars, İç Tasarımdan Sorumlu Başkan Yardımcısı Robin Page, “Bu tamamen kişisel bir tercih meselesi. Araştırmalarımız gösteriyor ki, bazı insanlar işe gidip gelirken otomobillerini tam otonom sürüşe devrettikleri zaman, bu boş zamanı yaratıcı bir şekilde kullanıyorken, bazıları ise bu zamanı sadece arkasına yaslanıp dinlenerek, müzik ya da video seyrederek geçirmeyi tercih ediyor. Otonom sürüş tüm bunları mümkün kılıyor. İşte Concept 26’nın tüm otomobil deneyimini yeniden tasarlaması böyle bir şey”
Concept 26, “Drive-Sürüş”, “Create-Yaratıcılık” ve “Relax-Dinlenme” modlarından birine girmeden önce değişim fazı süresince sürücüyü kavrayan, tamamıyla yeni, patentli bir koltuk tasarımı üzerine oluşturuldu. Konsept, bu üç yeni modla birlikte zaman içerisinde oluşabilecek yeni ihtiyaçlara ve teknolojilere de uyum gösterebilecek, yeni bir otonom sürüş platformu oluşturuyor.
Sürücü, sürüşü otomobile devretmek istediği zaman, direksiyon içeriye çekiliyor, koltuk arkaya yatıyor ve ön konsolda geniş bir ekran belirerek sürücüye otomobilde geçireceği zamanı istediği gibi kullanma imkânı sağlanıyor. Concept 26, otomobilin temel iç tasarımında radikal bir değişiklik yapma ihtiyacını karşılarken, sürücüye/yolculara kullanmak istedikleri alanı da sağlıyor.
Concept 26, günlük hayatımızın doğal bir parçası haline gelen teknolojiyi kullanarak otomobilin içerisinde eğlenceden çeşitli hizmetlere kadar pek çok olasılığı mümkün kılıyor ve yeni bir paradigmanın kapılarını açıyor. Ayrıca, yeni iş fırsatlarına yönelik yüksek bir potansiyelin ve otonom sürüşün getireceği ileri teknoloji iş birliklerinin de sinyalini veriyor.
Volvo Cars, Ar-Ge’den Sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı Dr. Peter Mertens, “Otonom sürüşün insanlara sunabileceği fırsatları ve aynı zamanda yaşanabilecek zorlukları anlama yönünde çok yol kat ettik. Ayrıca, yeni Ölçeklenebilir Ürün Mimarimiz sayesinde mühendisliğe ve tasarıma esnek bir yaklaşım getirebiliyor olmamız da bu konsepti hayalden gerçeğe taşıyabileceğimizin bir göstergesi” diyor.
Güven
Volvo Cars’ın yürüttüğü ve 2017 yılında İsveç, Göteborg’da gerçek tüketicilerin yollarda tamamen otonom otomobillerden oluşan bir filo ile dolaşmasını sağlayacak “Drive Me” araştırma projesi, Volvo’nun güvenlik üzerine dayanan otonom sürüş teknolojisinde lider olduğunun bir diğer kanıtı.
Dr. Peter Mertens, “Volvo Cars kendi kendine sürüş kabiliyetine sahip otomobiller ve sorumluluklar konusunda ilk adres gösterilecekler arasında yer alıyor. Biz otomobil üreticilerinin, otomobilin otonom sürüş esnasındaki tüm hareketlerinden tamamen sorumlu olmaları gerektiğini savunuyoruz. Eğer bir üretici bu sorumluluğu kabul etmiyorsa, bu onun otonom sürüş teknolojisi konusunda kendisine yeterince güvenmediğinin göstergesidir” diyor.