ÖTV değişikliği konusuna değinen Bilaloğlu, baremlerin düzelmesini beklediklerini ve bunu sürekli talep ettiklerini vurgulayarak, en son barem düzenlemesinin üzerinden 1 yıla aşkın bir süre geçtiğine dikkati çekti.
Bilaloğlu, Türkiye’deki otomotiv sektörünün hem yerli hem de ithalatçı firmalar açısından avro kuruna bağlı olduğunu aktararak, "İthalat yüzde 100 avro kuruna bağlı. Üretici de kısmen kurlara bağlı. Çünkü yerlilik oranları yüzde 30 ila 60 arasında değişiyor aşağı yukarı. Geri kalan kısmı ithal olduğundan orası da avro kuruna bağlı. Enerji de zaten dövize bağlı. Türkiye net enerji ithal eden bir ülke. Hal böyleyken, tabii ki fiyat baremlerinde hiçbir şekilde düzeltme olmadığından ama döviz kurlarında artış yukarı yönlü olduğundan, en düşük fiyat bareminde neredeyse ürün kalmıyor." diye konuştu.
İki yıl kadar önce en düşük fiyat bareminde yaklaşık 25 model bulunduğunu ve düzeltme öncesi bu model sayısının ikiye düştüğünü anlatan Bilaloğlu, "ÖTV veya bir ülkenin vergi sisteminin sadece bir sektöre göre yapılması mümkün değil. Ülkenin tabii ki bir bütçe dengesi, bir genel politikası oluyor. Bunları da devlet büyüklerimiz ve bakanlarımız sorumlu bir şekilde, geçmişte yaptığı gibi şimdi ve gelecekte yapacaktır." ifadelerini kullandı.
"Türkiye’nin daha çağdaş bir vergi sistemine geçme vakti geldi de geçti bile"
Bilaloğlu, ÖTV çatı yapısının değişmesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bizim ÖTV’yle ilgili otomotiv sektörü olarak daha somut önerilerimiz var. Birincisi, bu ÖTV sisteminin omurgası, çatısı yani yapısı yaklaşık 30-35 yıldır değişmedi ama sektör çok değişti. Gerek araçların motorları gerekse motor teknolojileri değişti. Artık hibrit, gazlı, elektrikli otomobiller var. Bunların hepsini göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’nin daha çağdaş bir vergi sistemine geçme vakti geldi de geçti bile. Daha önce bu öneriyi de defalarca yaptık; bir çalıştayla farklı dernek ve bakanlıkların bu ÖTV sistemini artık temelinden, geleceğe ve gelecek modellere ve teknolojilere hitaben bir ÖTV sistemini değiştirmenin zamanı geldi."
ÖTV artışları öncesinde bir adaptasyon süresinin tanınmasını önerdiklerini de dile getiren Bilaloğlu, "Artışlar hazırlıksız, yani bugünden yarına açıklandığında çok ciddi iki problem yaşanıyor. Birincisi vatandaş problem yaşıyor. Yatıyorsunuz, sabah kalktığınızda ÖTV artışı olduğunda, aldığınız aracın fiyatı değişmiş oluyor ve bunu ödemek zorunda kalıyorsunuz. Belli bir süre, bir adaptasyon süresi verilse, vatandaş ve müşteri arabayı alıp almama kararını gözden geçirebilir veya çare arayabilir. Hazırlıklı olabilir. Aynı şey sektör için de geçerli." dedi.
Bilaloğlu, mevcut ÖTV sistemine göre, gerek yerli üretici, gerekse ithalatçı şirketlerin öncesinden bir model, ithalat ve üretim programı yaptığından bahsederek, üretim programının yan sanayiye kadar gittiğini ve ÖTV değişikliklerinde toplam pazarın kompozisyonun da bir anda değiştiğini vurguladı.
"Bir devlet makamı sadece otomotivden sorumlu olsun"
Ali Bilaloğlu, otomotiv sektöründe yeni bir mekanizma kurulmasına yönelik tavsiyelerini de paylaştı.
Türkiye otomotiv sektörünün dünyadaki en iyilerle yarışması gerektiğini belirten Bilaloğlu, şunları kaydetti:
"Otomotiv sektörü ve ekosistemi, çok boyutlu olduğundan farklı farklı bakanlıkları ve alanları kapsıyor. Bu yüzden tabii ki bir bakanlıktan alınmış karar bazen tezat durumlar yaratabiliyor diğer bakanlıklar için. O yüzden bizim bir önerimizi de buradan resmi olarak bir kere daha duyurmuş olayım. Belki sektöre bir danışman, belki bir Cumhurbaşkanı Danışmanı atanabilir. Tek görevi otomotiv sanayisi olacak bu danışmanın yanına 8-10 kişilik de bir konsey kurulursa, sektörün gelişmesini daha koordineli ve bilinçli bir şekilde sağlanabileceğini düşünüyorum. Çünkü ister istemez şu anki yapıda, tabii ki her bakanlık sadece kendi kısmından sorumlu olduğundan, bazı kararlar başka bakanlığın veya sektöründe çıkarına olmayabiliyor. Bakanlıklar üstü bir bakışla tüm paydaşların avantajını gözeten bir makamın olması gerektiğini düşünüyorum."
Bilaloğlu, sektörde bulunan bütün paydaşların bulunduğu bir yapı kurulmasının faydalı olacağını savunarak, "Benim kafamdaki yapı şu; bir devlet makamı sadece otomotivden sorumlu olsun. Niye sadece otomotiv? Çünkü otomotiv dünyada da nüfusu belli bir yükseklikte olan bizim gibi ülkelerde de en önemli sektör, en önemli sanayi. Türkiye’nin amacı çok net bir şekilde şu olması lazım: 10 yıl sonra otomotiv sanayisinde dünyadaki ilk 3 ülkeye girmek… Bunun için ne yapmamız gerekiyorsa, oturup konuşalım.” değerlendirmelerini yaptı.
Konuya tek yönlü bakılmaması gerektiğini vurgulayan Bilaloğlu, sektörde elektronik çözümler gibi yeni ve çok farklı alanlar bulunduğunu, Türkiye’nin buralara hızlı girebileceğini söyledi.
"Döviz kurundaki artışın fiyatlara yansıması kaçınılmaz"
Ali Bilaloğlu, döviz kurlarındaki artışın araç fiyatlarına yansımasının kaçınılmaz olduğunu belirterek, çünkü malın maliyetinin tamamen avro kuruna bağlı bulunduğunu vurguladı.
Fiyatların avro bazında artmadığına, sadece vergi artışı kadar değişim yaşandığına dikkati çeken Bilaloğlu, “Avro bazında fiyatlar düşüyor, artmıyor ama TL bazında artıyor. Çünkü kurlar artıyor. Yapacak bir şey yok orada." değerlendirmesinde bulundu.
Bilaloğlu, ikinci eldeki fiyat artışlarında, sıfır araç bulunurluğunun azalmasının ve ikinci ele sağlanan kredi desteği gibi farklı birçok faktörün etkili olduğunu anlattı.
Türkiye otomotiv pazarının yeniden 1 milyon adetli rakamlara dönmesi noktasında görüşlerini de paylaşan Bilaloğlu, bu bağlamda tavsiye ettikleri oluşumun faydalı olacağını söyledi.
Bilaloğlu, "Türkiye’deki yaklaşık 16 milyon arabanın 3’te 1’i 15 yaş üzeri. Bu Avrupa’daki en yaşlı araç parkı. Türkiye yine kısa ve orta vadede 1 milyon civarında pazara rahatlıkla tekrar ulaşabilecek potansiyele sahip bir pazar. Ekonomik anlamda dünya düzelmeye başlarsa, Türkiye’nin bu rakama ulaşması için bir engel görmüyorum.” diye konuştu.