Geçen hafta bu köşede “Tek çare ve çözüm gazetecilikte” başlığıyla yazdığım köşe yazımda tam da bunu kastetmiştim! Yani bu haftaki manşeti ve onun altında yer alan bu habere neden olan polemik yaratan açıklamalar. Bu durum aslında klasik bir söylemle “dünyanın her yerinde haber değeri taşır”. Aynı sektör içinde farklı düşüncelerin ifade edilmesi haberdir çünkü… Ama nedense bizde pek tercih edilmez. Basın bülteninden kes-yapıştır yapılınca kimsenin başı ağrımaz çünkü. Burada hiçbir meslektaşımız “gazeteciliği”ni sorgulayacak halim yok. Ama benim habercilik anlayışım biraz daha farklı. İşte tam da bu aşamada yaratılan, yaratılmaya çalışılan algıdan söz etmek istiyorum. Geçtiğimiz hafta yapılan TOKKDER basın toplantısında, İntercity Yönetim Kurulu Başkanı Vural Ak’ın geçen yıl bu zamanlarda yaptığı açıklamalar hakkında sorulan sorulara isim verilmeden verilen yanıtlar ve saman altından yaratılan polemik bence “haber değeri” taşıyordu. Ama bu habere “bir tarafı koruma, diğer tarafı eleştirme” sıradanlığı ile bakmak bence doğru değil. Hele, haber değeri taşıyan haberi değersizleştirmeye çalışmak hiç doğru değil…
Biz gazetecilerin her zaman her markayı, şirketi ve yöneticiyi övme hakkımız olduğu gibi eleştirme hakkımız da var. Kimi gazeteci bülten haberciliğini, kimi gazeteci yönetici PR’cılığını, kimi gazeteci jest haberciliği, kimileri de doğru bildiğini yazan gazeteciliği yapabilir. Bu bir tercih meselesi ve kimsenin kimseyi yargılayacak hali yok bu konuda.
İşte ben bu kendime doğru bildiğim gazetecilik reflekslerimle TOKKDER toplantısında adı geçen konulara yönelik Vural Ak’a bir dizi soru yönelttim. Yanıtlar geçen haftaya yetişmediği için bu hafta değerlendirme şansım oldu. Bu vesile ile de kiralama sektöründe neler olduğuna ilişkin geniş çaplı bir haber yapma şansım oldu. Yani “bülten haberciliği” ile sınırlı kalmadım. Bugün belki başka gazetelerde Vural Ak’ın operasyonel kiralama ile ilgili açıklamalarını okuyacaksınız. Bilin ki, önce geçen hafta benim sorduğum sorularıma verdiği yanıtlardan yola çıkılarak haberleştirildi. İşte bu küçük-somut örnek bile; geçen hafta yazdığım gibi otomotiv medyasının kurtuluşunun ancak gazetecilik yaparak gerçekleşeceğinin bir kanıtı. Sektör medyayı unuttu ama medya da gazeteciliği unuttu sanki… Habercilik anlayışı değişik bir boyut kazandı…
Otomotiv sektörü “okunmuyor” diye yazılı basını bu yıl saf dışı bıraktı ama yine toplantılarına geleneksel medyayı çağırıyorlar. Basın bültenlerini bu medyaya yolluyorlar. Tabi bu aşamada sektöre ilan vermediği için sırt çeviren otomotiv sayfasını kaldıran ve haberlerini pek yapmayan bir büyük gazetemiz de oldu. Ne kadar ilan o kadar haber dediler kısaca… Ama bu günler geçecek, ekonomik darboğazdan bir şekilde çıkılacak. Ama o zaman geldiğinde; toplantılarda yöneticilerin toplantı masasında birlikte oturacakları gazeteciler ve gazeteler kalacak mı? Yoksa davet edildiği otomotiv lansmanlarını sanki kendi imkanlarıyla tatile gitmiş gibi, otomobilden çok yediğini içtiğini gezdiğini tozduğunu gösteren youtuber veya influcerlarla mı idare edecekler bilinmez?
TOGG İletişimcisini buldu!
Bu ay içinde yerli otomobili göreceğiz. Toplantının Gebze’de fabrikanın da olacağı bilişim vadisinde olacağını biliyoruz. Başka da bir şey bilmiyoruz. Bu arada Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’nun iletişim sorumlusu belli oldu. Yıllarını otomobil dergiciliği ve gazeteciliğine veren Hakan Özenen bir yıldır sözleşmeli olarak çalıştığı kurumda 1 Aralık’tan itibaren resmi olarak atandı. Özenen’e bu görevinde başarılar diliyorum.
Şimdi sıra geldi TOGG’nin PR Ajansı’nın belirlenmesine. Bu konuda bir konkur açıldı mı hiç duymadım ama 2-3 ajansın son aşamaya geldiğini biliyorum. Umarım ajanslar arasında hakkaniyetli bir seçim yapılır. Eş-dost kontenjanından bir seçim yapılmaz. Burada konuyla ilgili her gerçeği ve söylentiyi yazacağımdan şüpheniz olmasın…