Hibritlerden hidrojen yakıt hücresine kadar, otuz yıldır çevre dostu araçların geliştirilmesinde en ön sırada yer alan Hyundai, bu yöndeki gelişimini ve iddiasını her geçen gün artırıyor. Otomotiv endüstrisine çevre dostu modeller üreterek özellikle gelecek nesillere daha temiz bir dünya bırakmak isteyen Hyundai, sürdürülebilirlik açısından da ciddi adımlar atıyor. Elektrikli ve hibrit modellerdeki popülerlik her ne kadar son 10 yılda artsa da Koreli üreticinin, ilk full elektrikli Sonata modelini 1991 yılında görücüye çıkarttığını biliyoruz. O dönem saatte 70 km/s hız ve 60 km menzile sahip Sonata EV’nin haricinde birkaç alternatif yakıtlı model daha üreten marka, 1994 yılında ise Scoupe baz alarak geliştirdiği konseptiyle tam 140 km’lik bir menzile ulaşmıştı.
Marka, 1995 yılında Güney Kore’nin Namyang kentinde bulunan Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nin açılmasıyla birlikte EV modellerinin ilerlemesinde daha da büyük bir adım attı. Pil teknolojisini geliştiren Hyundai, nikel metal hidrit pillerle donatılan Accent EV modeliyle 390 kilometrelik oldukça uzun bir menzile ulaştı. Bu menzil, günümüz teknolojisinde bile oldukça önemli bir değer anlamına geliyor.
Hidrojenli otomobiller teknolojisinde zirveyi zorlayan Hyundai, 2018 yılında da NEXO FCEV modelini satışa sunarak büyük bir sükse yaptı. NEXO modeli , bir depo hidrojenle birlikte tam 666 km menzile ulaşarak hem çevre hem de yakıt ekonomisinde oldukça önemli bir yol katetmiş oldu. Avrupa ve Amerika pazarındaki satışlarını artırmak isteyen Hyundai, özellikle hibrit ve plug-in hibrit versiyona sahip Santa Fe ile tüketicilerin ilgi alanına girmeyi hedefliyor. Hyundai, aralarında Yeni Santa Fe’nin de olduğu yeni modellerle birlikte 2025 yılına kadar, ilk üç elektrikli araç üreticisinden biri olmayı hedefliyor.