Yine anlamsız ve garip bir tartışmanın içine girdik. Bir sabah uyandık ki; yerli otomobilimiz hazırmış… Kamuflajlı test sürüşünü izledikten bir gün sonra Bakan, Saab Markası ile anlaştıklarını açıkladı. Yani bilinen bir marka, bilinen bir yabancı modeli satın almışız. Ama neden kamuflajlı olarak tanıtlıldığını kimse hala anlamadı. Yerli otomobil diye çıkılan yolda neden Saab’ı ve Saab’ın bir modelini aldığımızı kimsenin anlamadığı gibi. Anlaşılmayan bir konuda yerli otomobilin apar-topar seçim malzemesi olarak mı ortaya çıkartılmasıydı. Ancak gelinen şu noktada yaşananlara bakınca bu durum hükümetin ( o da geçiçi) değil muhalefetin daha çok işine yarayacak gibi gözüküyor.
FIAT’ın Türkiye’de ürettiği Egea’yı tanıttığı hafta, nereden tutarsanız tutun elinizde kalan bir yerli otomobil konusu yersiz bir konu, yersiz bir gündem olarak çıktı karşımıza.
Herkes birşeyler yazıp çiziyor. Ama bu konu kimsenin beğenisini, takdirini çekmeyen bir konu olarak yerini aldı. Bugünden itibaren hiç gündeme gelmese kimsenin aklına gelmeyecek bir konu artık yerli otomobil. Bir ülke, üreteceği otomobilini böyle mi duyurmalı, böyle mi tanıtmalı? Kimsenin inanmadığı, benimsemediği bir proje hayata geçerse talep görür mü sizce? Şimdiden alay konusu olan bir yerli otomobil konumuz oldu. Bu hiç uğruna harcanan paralara, zamana yazık… Ama o kadar acı dolu günler yaşıyoruz ki, onların yanında bu saçma yerli otomobil konusu bir nevi “sakinleştirici” görevi görüyor. Örneğin ben, geçen yazımı “mutsuzum ve umutsuzum” diye bitirmiştim. Aradan bir hafta geçti şimdi yerli otomobili yazdım. Durumum “doktor ne yersen ye dedi” kıvamındadır.