Karsan’ın hem kendi şirket varlığı, hem de ülke ekonomisi için büyük önem taşıyan Amerika’da girdiği ihaleyi bu işlerle ilgili hemen hemen herkes biliyor. Karsan CEO’su “İhaleye giren 4 şirketten de üretim ile ilgili teklifleri Mart ayının sonuna kadar istediler. Bu teklifleri vereceğiz ve bekleyeceğiz. Süreç bu aşamada” diyor. Yani henüz maç oynanıyor ve maçın bitmesine daha epey bir zaman var. Sözcü Gazetesi yaptığı haberde “Bir duyum aldık, ihaleyi Karsan aldı. ABD postalarını Türk şirketi taşıyacak. Yakında açıklayacaklar” diyor. Yazının içinde de Karsan CEO’su sadece yukarıda okuduğunuz açıklamayı yapıyor. Ama gazete haberi Karsan kazanmış gibi verince, Karsan hisseleri haberin çıktığı gün yüzde 18 oranında yükseliyor, ertesi gün aynı oranda düşüyor. Karsan yine aynı gün KAP açıklaması yaparak haberi yalanlasa da olan habere bakıp hisse olan yatırımcıya oluyor. Doğru olmayan bir haber nelere yol açıyor bakalım;
Karsan KAP açıklaması yaparak mağduriyetini ilan ediyor. Benim röportaj yaptığım Karsan CEO’su “Bu yanlış haber herkese zarar verdi. Amerika ihaleye giren ülkelerdeki çıkan haberleri de dikkate alıyor. Spekülasyona yer vermiyoruz” anlamına gelen çok net açıklamalarda bulunuyor. Anlaşılan onun da canı çok sıkılmış. Sonra yüzde 18 yükselişle hisse alan yatırımcının ertesi gün yaşadığı şokla mağdur olması da bir başka önemli anektod… Yukarıda adı geçen herkesin mağdur olduğu bu “haber” kimin işine yaradı? Ben bilemiyorum, anlamaya çalışıyorum... Bu yalan habere muadil olmam da bundan. Gazetenin ekonomi servisi sorumlularından, yayın yönetmenine kadar bu sorumsuz habercilikte payı var bence. Çok ama çok eskilerde kalan bu “başlık başka” “yazı başka” tarzındaki spekülatif haberciliğin uzun vadede Karsan’a zarar verecek şekilde yer verilmesi düşündürücü. Tabi Karsan yöneticilerinin de mağdur olduklarını söyledikleri bu haber karşısında gazeteye açıklama göndermemeleri de bir o kadar düşündürücü! Bu soruyu sorduğum Karsan CEO’su Okan Baş, “etik olarak doğru bulmadığı için” bir başka gazete ile olan iletişimini benle paylaşmadı. Sonuç olarak, biz editörler veya köşe yazarları, gazete yönetiminin bize sağladığı özgürlükler kadar yazabiliriz. Gazete yöneticileri özellikle halka açık şirketlerin haberlerinde borsada malipülasyon yaratacak yazı ve yorumlardan kaçınmalılar. Hele hele sadece “duyumlara” göre habercilik yapmamalı. Gazetenin “duyduğunu” değil, “sorduğunu” yazanın daha makbul olduğunu da belirtmeliyim… Duyduğumuza dedikodu; sorduğumuza gazetecilik diyorum ben…
Duyduğumuz değil sorduğumuz haberdir…
Yeni Birlik Gazetesi otomotiv editörü Ahmet Çelik'in bu haftaki köşe yazısı
16 Mart 2020, Pazartesi - 07:41