Geçen hafta BYD Türkiye’nin sadece sayılı otomotiv gazetecilerine yaptığı basın toplantısına çağrılmadığı için sosyal medyadan pek de hoş olmayan paylaşımlar yapan Shiftdelete.net’in kurucusu Hakkı Alkan’ı isim vermeden eleştirdiğim için “cevap hakkı”nı kullanmış.  Birkaç soru sormuş, yorumlar yapmış. Benim de cevap hakkım doğdu doğal olarak.  
“Ahmet abi, seni severim. Yaşına da hürmetim var. Çok yolculuk yaptık, gördüğüm zaman da saygıda kusur etmem, iyi bilirsin.” diye başlamış Hakkı Alkan. Evet 2-3 otomotiv lansmanında karşılaştık “Merhaba naber”in ötesine geçen bir sohbetimiz olmadığı için severim-sevmem diye bir yorum yapamam. 
“Yazılan metni kamera karşısında güzel okuyorsun ancak meslektaşlarına ayıp etmişsin.” diyerek konuya girmiş. Yazılan metni yani BYD CEO’su Ali Haydar Bozkurt ve BYD Türkiye Genel Müdürü İsmail Ergun’un konuşmalarını okuyacağımı zaten videoda da söylüyorum. “Yazılan metni” diyerek sözüm ona gönderme yaparak “subliminal mesaj” vermeye çalışmış! İçinde bulunduğu dünyada bu tür mesajlara alışkın olduğundan sanırım bu yolu tercih etti.
“Şimdi söyleyeceklerimi sakın saygısızlık olarak algılama ama” … diye başladığı cümle sonunda da saygısızlığa başlıyor zaten. Bana diyor ki, “Davet edildiğin toplantıdan hangi içeriği çıkardın? Peki bu metin, ajansın ben dahil herkese gönderdiği metin ile aynı mı? Noktasına virgülüne bile dokunmamışsın. Yorum yok, özgün soru cevap yok. Olabilir, demek ki senin tarzın bu değerli abiciğim.” Benim haberimin başlığı; toplantıda benim sorduğum bir soruya verilen yanıttan çıkarttığım başlık öncelikle bunu bil! Bir çok meslektaşım da o yanıt üzerinden haber yaptı zaten. Bunu da övünmek için söylemiyorum. Zaten ajansın gönderdiği de “basın bülteni” de değildi. Biz “gazetecilerin” sorduğu sorulara verilen yanıtlardı onlar. Yani yanıtları da değiştirip mi yazsaydım?  Gazeteci olmadığın için bu ayırımı yapamaman da normal. Bunu sen de saygısızlık olarak algılama ben de sana saygısızlık yapmak istemem!
“Sana nasihat verecek yaşta değilim, haddime de değil. Senden ricam, işini yapmak isteyen gençlere destek ol. Bugün BYD, Message İletişim ile çalışabilir. Yarın başka ajansa da geçebilir. Biz hep karşılaşacağız, birbirimizin yüzüne bakacağız abi. Saygılarımla.” Hakkı Alkan bana diyor ki, “işini yapmak isteyen gençlere destek ol”. Bu bana hiç söylenmeyecek bir söz. Hakkı, otomotiv lansmanlarına geliyorsun ya, bu lansmanlara geldiğinde çevrendeki insanlara bir sor “Onlarla ilk iş görüşmesini kim yapmış, kim onları işe almış, kimlerin elinden tutmuşum, kimleri otomotiv gazetecisi yapmışım? Tam sayı bilemiyorum ama 20-25 kişi sayarım bir çırpıda. Ama yazının başından sonuna kadar alttan alttan o kadar gizli mesaj vermişsin ki, sözüm ona  gizliden bana itibar suikasti yapmışsın. Yani benim hakkımda yazdıklarının hiç biri doğru değil, çarpıtma ve iftira üzerine kurulu. Google’da senin için “kimmiş” diye baktığımda konuyu anladım zaten. Birazdan o konulara da değineceğim.
Bu öfke niye?
Sen teknoloji editörüsün. Otomobil lansmanlarına da etkileşimin iyi olduğu için çağrılıyorsun. Ama bu sana “Beni niye lansmanlara çağırmıyorsunuz” deme hakkını da vermediği gibi; ajans çalışanlarına da saygısızlık yapma hakkı hiç vermiyor. X’te senin saldırgan mesajlarını görünce, senden de bu tarz bir üslup beklemediğim için ajansa doğruluk derecesini sordum. Yazdıklarına inanamıyorum. Nasıl bu kadar öfkelenip, nasıl bu kadar saldırgan ve saygısız olabildin? Ve buna hiç mi hiç hakkın yokken. Alt tarafı BYD Türkiye’nin BYD yatırımı hakkındaki basın toplantısı. Sadece otomotiv gazetecileri çağrılmış. Yani senin rakibin olan teknoloji ile ilgili de kimse yok. İzlemişsindir sanırım, Fatih Altaylı’ya bu konudaki düşünceleri sorulmuş. Seni tanımadığını söylemiş. Hatta Hamdi Alkan ile karıştırmış falan. İşte Google’a bakarsan Fatih Altaylı’nın senin için “Hakkı Alkan bir dönem FETÖ’nün Los Angeles imamı olmaya çalışan kişi” dediğinin videosu var. Hakkında da çok yazılmış çizilmiş. Çoğunu sildirmişsin ama olanlar yetti seni daha iyi tanımama… Amerika şirket kurman, Pensilvanya ziyaretlerin, bir dönemin Cemaati, şimdinin FETÖ’süyle anılman falan hepsi mevcut. Yediğin Maklube’ler de... Ya işte Hakkı Kardeş (Abi dediğin için böyle hitap ediyorum) eski yediğimiz hurmalar biliyorsundur devamını… Şu anda seni ne kadar tırmalıyor bilemiyorum ama; bir basın toplantısına davet edilmedin diye salgınlığın ve saygısızlığı konusunda sana “bu gücü nereden alıyorsun” diye sormuştum ya yanıtı Google verdi işte. Şimdi anladım… Bu arada yanıt dedim de aklıma geldi. Bana hemen yanıt verdin de; Fatih Altaylı’ya yanıt veremedin sanırım. Neyse, bak konu nereden nerelere geldi. Sen, bir zamanlar (şimdinin FETÖ’sü olan) Cemaat’in kayığına binip gezmiş olabilirsin, şimdi Külliye’ye yaranmaya çalışabilirsin. Güçlü olanın safında yer alabilirsin. Bunlara diyecek tek lafım yok. Olamaz da… Ama bu güçlerin arkasına sığınıp da sağı solu tehdit etmen, saldırgan olman anlamına gelmiyor. Benin hakkımda yazdıklarından sonra senin hakkında bana gelen mesajların ortak noktası sendeki “öfke kontrolü” konusundaydı. Los Angeles imamı oldun mu bilmiyorum ama benim bir arkadaşım Los Angeles’te bu konuda tedavi gördü. Tavsiye ederim.
Bu arada bak sana küçük bir not daha vereyim. Bir toplantıya çağrılmadın diye yıkıp geçtiğin Message İletişim yaklaşık bir buçuk yıldır beni sadece bir kere yurt dışı basın lansmanına davet etti. Bu süreçte onca düzenledikleri basın lansmanlarına çağrılmadım. Sen benden fazla gitmişsindir… Başkanından tüm çalışanlarına kadar samimi arkadaşım olmalarına rağmen bir  kere bile sormadım “beni niye çağırmadınız” diye. Yani sen sen ol davet edilmediğin yere sakın bir daha “beni niye davet etmediniz diye sorma çok ayıp. Bu cemaat toplantıları değil ki; alınganlık gösterip “beni niye çağırmadınız” diye sorasın. “Bir bildikleri vardır” de geç, öfkeni de içinde tut.

Senden ricam; videomu paylaştığın gibi bu Cevap Hakkı yazımı da aynen kendi hesabından paylaşman. Bende senle ilgili bir çok video ve ekran görüntüleri var ama paylaşmayı tercih etmedim. Benden özür dileyip konuyu kapatalım, uzatmayalım dersen bunlar bende kalır. Ama yok devam edelim dersen de seve seve yazışırız her şeyi paylaşırız.  Merak etme karşılaşacağımız lansmanlarda yine  merhabalaşır geçeriz, eskiden olduğu gibi… Gözlerinden öperim.