Bu başlığı bana çağrıştıran Simon Kuper’in “Futbol Asla Sadece Futbol Değildir” kitabı oldu. 1994 yılında yazılan kitap futbolun kültürünü ve ülkelerdeki etkilerini anlatıyor. 
Bu kısa girişten sonra gelelim bu haftaki konumuza. Daha doğrusu yazımın başlığına neden olan, artık zaman zaman değişen otomotiv basın lansmanlarından söz etmek istiyorum. Zaman zaman değişen diyorum çünkü gerçekten zaman zaman farklılık yaratılmaya, lansmanın tanıtımdam öte gazeteciyle özel kişiselleştirilmesine tanık oluyoruz. Yılda 1-2 de olsa bu tür lansmanlar düzenleniyor. Arkada çok büyük bir ekip, çok büyük bir emek ve maddi-manevi  özveri olduğu için özellikle ben bu konularda kalem oynatmayı seviyorum. Bu emeğin, bu çabanın yazılı bir karşılığı olsun istiyorum. İşte bu düşüncelerle de geçen hafta gittiğim Lexus RX lansmanından söz etmek istiyorum.  
Premium markası olan Lexus Türkiye’de ALJ Distribütörlüğü’nde satılıyor. Türkiye’de çok sık lansman, toplantı yapan marka değil. Zaten segmenti gereği satış adetleri ve Pazar payları da belirli bir rakam çerçevesinde gelişiyor. Yeni SUV modeli RX’in basın lansmanı İzmir Alaçatı’da gerçekleştirildi. Otomotiv gazetecisi, lifestyle yayınları ve sosyal medya influencerlaruyla yaklaşık 100 kişi konuk oldu. Lexus lansmanı bir at çiftliğinde başladı. Burada başlamasınında  bir anlamı var tabi. İlk olarak Lexus NX modelinde kullanılan Lexus’un “Tazuna” konsepti adını binicinin atın dizginlerini kullanarak kontrol etmesi anlamına gelen Japonca bir kelimeden alan Tazuna, eller direksiyonda gözler yolda anlayışıyla sezgisel bir sürüş sağlıyor. Tazuna kokpit, at ile binici arasındaki doğal iletişimin, araç ile sürücü arasında kurulmasını amaçlıyor. Bu konseptle birlikte tüm kontroller ve bilgi kaynakları, sürücünün, tamamen sürüşe odaklanması sağlayacak şekilde konumlandırılıyor. İşte bu düşünceden hareketle at ve Lexus bağlantısı hoş bir gösteri ile sunuldu. Ardından başından sonra “kişiselleştirilen” ve sürprizlerle dolu test yolculuğu başladı. Daha doğrusu bir filmin başrol oyunculuğu serüveni başladı. Araçlara 2 kişi bindik ve serüvene başladık. Her rotada bizi bir başka sürpriz ve bir başka yönlendirme bekliyordu. Bütün bu yolculuk hem araba içinden hem de dışardan kameraya alınıyordu. Bilmediğimiz bu serüvende birbirinden güzel koylar ve yollardan Lexus RX’in keyfini çıkartmaya çalıştık. Herkes için ayrı ayrı çekilen bu filmler daha 24 saat dolmadan herkese özel bir klip (flim) çalışması olarak gönderiliyordu. Baştan sonra kişiselleştirilen ve her etabında “bunu benim için hazırlamışlar” havası verilen lansmanda geri planda da yaklaşık 200 kişi çalışmış. Toyota ve Lexus’un PR ajansı Message İletişim’in organize ettiği bu fikir ve uygulama hepimizde hoş bir anı bıraktı. Emeği hecen herkesi yürekten kutluyorum. Tabi bu anlamda bu çalışmada “bu kadar atraksiyona gerek yok” demeyen bu çalışmayı onaylayan, destekleyen marka yöneticilerinin de payı büyük.
Ben bunca yıl katıldığım lansmanlarını sayısını bilemediğim gibi, tahmini bir rakam dahi veremeyecek durumdayım. Ancak son 2 senede hayatımın sonuna kadar unutamayacağım 2 lansman sayabilirim.  Biri şimdi sözünü ettiğim Lexus lansmanı.
Diğeri de Iğdır&Kars güzergahında bir Tuz Mağarası’nda başlayan Dacia Jogger lansmanı. Kişiselleştirmenin, yaratıcılığın, öğreticiliğinin, rotalar arasındaki sürprizlerin, inanılmaz detaycılığın dibine vurulan ve “bu kadar da olmaz” dediğimiz bir lansmandı.   Zaten bunun ödülünü de Otomotiv Distribütörleri ve Modilite (OMMD)  Derneği ödül töreninde sadece otomotiv gazetecilerinin oylamasıya “yılın lansmanı” ödülünüyle almışlardı. Her iki lansman da “yapalım da bitsin gitsin” diye kolaycılığa kaçılmayan, üzerine kafa yorulan, ciddi bütçeler harcanan, çok ama çok büyük emekler gösterilen  lansman örnekleriydi. Dacia Jogger ile yükselen, Lexus ile devam eden bu çıta daha ne kadar yükselecek kestiremiyorum. Bana marka yöneticilerinin, ajansların “basın mensupları”na verdikleri bu özel değer beni memnun ediyor. Hepsini yürekten kutluyorum ve meslektaşlarım adına da teşekkür ediyorum.
 

 
**
Peugeot’dan anlamlı hediye!..     
Geçen hafta yeni Peugeot 408 lansmanındaydım. Bu lansmana katıldıktan birkaç gün sonra test etmemiz için gönderilen yeni Peugeot 408’in içinden bir hediye paketi çıktı. Yöresel lezzetlerin bulunduğu paketin içinden çıkan küçük not çok ama çok anlamlıydı. Adıma yazılı kartta “Hediye paketlerinin içinde yer alan, Hatay kültürüne sahip çıkan ürünlerle yerel üreticilerimize destek olabilmeyi umut ediyor, bu zorlu günleri birlikte atlatabilmeyi diliyoruz” yazıyordu. Yöresel tatların hepsi Hatay’dan yerel yöneticilerden alınmıştı. Bu özel ve anlamlı paket için özellikle Peugeot yönetimine de ayrıca teşekkür etmek istedim.