Uzun zamandır otomotiv gazeteciliği yapıyorum. Köşe yazarlığı da yaptığım bu süreçte; otomotiv sektörü içinde tüketiciyi de sektör çalışanlarını da ilgilendiren konularda kalem oynatıyorum. Bazen sert, bazen tatlı-sert, bazen de kendime göre yaptığım soğuk-sıcak  esprilerle bezenen bir yazı uslübum var. Hepsinde tek kriterim var; o da sadece doğruyu yazmak. Kalemimi üç kuruşluk menfaat için eğmediğim gibi, sektörde CEO, Genel Müdür seviciliği de yapmadım. Öveceksem övdüm, yereceksem de yerdim. İşte bu yazılar nedeniyle kimileriyle küstük, kimileriyle de o yazılarda rağmen iletişimimiz aynen devam etti. Mesleğim gereği sektördeki yöneticileri sevip-sevmemem önemli değil ama saygı duymam gerektiğini hep bildim... Ve o profesyonellikle hareket ediyorum. Şimdiye kadar hiçbir yazımda da bu saygı eşiğini aşıp saygısızlık sınırına geldiğimi sanmıyorum. Aynı tavrı, yani bana ve daha da önemlisi mesleğime saygı gösterilmesini de aynı yöneticilerden beklemek hakkım diye düşünüyorum. Şimdi bu girişle, geçen hafta yaşanan bir olayı aktarmak istiyorum. Herkes kimin haklı, kimin haksız olduğuna karar verebilir.
Bu köşede bir süre önce Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) Başkanı Ali Bilaloğlu’nu somut yaşanan bir olay üzerinden eleştirdim.  Yazıda da birkaç soru sordum. Yazdığım konuyu yani; ODD toplantılarında neden hep Doğuş Otomotiv çalışanlarının olduğunu ve neden özellikle Doğuş markası olan Volkswagen’le ilgili açıklamalar yaptığına dair çıkan söylentileri açıklığa kavuşturması için söz hakkı verdim.  Yazıma ne ODD’den, ne de Ali Bilaloğlu’ndan bir yanıt gelmedi. Ben de fazla üzerinde durmadım, unuttum geçtim. O tarihten sonra ODD’nin basın toplantılarına davet almamaya başladım. İlk başta bunu da dert etmedim, zamana bıraktım. “Bu da geçer” dedim geçtim… Geçen hafta ODD’nin Haziran ayı satışlarının açıklandığı bir basın toplantısı düzenlendi. Yine online yapılan toplantıya davet edilmediğimi anlayınca ODD’deki yetkililere mail attım bunun nedenini sordum. Ona da yazılı yanıt gelmedi. ODD Genel Sekreteri Hayri Erce aradı ve aramızda saygılı bir konuşma geçti. Konuşmadan anladığım, ODD’yi başkanlık yaptığı süre içinde “Ali Baba’nın Çiftliği” haline getiren Ali Bilaloğlu benim davet edilmememi emretmiş. Almanya’da yetiştiğinden olacak sanırım Nazi okullarında eğitim gördü ve bu faşizan tavrı orada geliştirdi. Önce ODD gibi bir dernek başkanının böylesi keyfi bir tercihi olamaz. ODD Yönetiminden kimsenin bana konan bu ambargodan haberi yok. Bırakın her şeyi onun hakkında yazdığım yazıya yanıt vermeye, benle konuşmaya yüreği olmayan adam, sinsice bana toplantı ambargosu koymuş. Bu çapsızlık karşısında ben şaşırmadım.  Zaten eleştirdiğim konuda tam buydu. Şimdiye kadar hiçbir ODD başkanının yapmayı aklından geçirmediği “ODD imkanlarını çalıştığı markası adına istismar ettiği için” eleştirdiğim Bilaloğlu, yine benzer bir tavır içinde bir gazeteciye yasak koymuş. Ben gazeteciyim; ODD’nin içini işleyişini tam anlamıyla bilemem. Bana son dönemde ODD’nin içinden söylenen şu: Ali Bilaloğlu gelmiş geçmiş en kötü ODD başkanı… Ben de bunu yazabilecek tek gazeteciyim! İşte bu nedenle de satışların açıklanacağı ODD toplantısında haber almak hakkım keyfi olarak gaspedilmeye çalışılıyor. “Çalışılıyor” diyorum, haber ve twitlere bakıldığında toplantıdaki açıklamaları ilk yazan gazeteci de benim. Bu “önce yazma” işi hiçbir zaman övündüğüm kendime pay çıkarttığım bir konu değil. Ama ne yaparsa yapsın benim haber almamı engelleyemedi o açıdan yazıyorum. Tabi bugün bana olan; yarın “eğer eleştirirlerse” diğer meslektaşlarım için de söz konusu olabilir. Bu bana yapılan, onlar için de bir gözdağı aslında. “Eleştirirsen, biat etmezsen alkışlamazsan; toplantıya katılamazsın” demek… Onu-bunu bilmem de bildiğim; sektörün kötü yönettiğinden ODD başkanlığını “bırakması için” gözünün içine baktığı, arkasından konuştuğu Ali Bilaloğlu’nun yolcu, benim de bu köşede hancı olduğum… Bir gazeteci olarak sektörün en önemli çatı örgütü olan ODD’nin başkanı hakkında bu satırları yazmaktan hicap duyuyorum. Bana aktarılanları, anlatılanları yazsam; o okuduklarından, ben yazdıklarımdan utanırım. Umarım bana bunları yazdırmak zorunda bırakmaz. Ali Bilaloğlu’nun ODD Başkanı olabilmek için kimlere israrla “ricada” bulunduğu bilinirken, ODD Başkanı olmak için bu kadar heveslenmişken ODD’nin imajına bu derece zarar vermesi de anlaşılmaz… Bu geçici bir görev seneye büyük ihtimal bir başkası başkan olacak…  
Neyse ben gazeteci olarak bir takım sorular sordum ve yanıtlarını bekledim. Yanıt veremedi, işlediği etik suçu kabul etti. ODD’yi CEO’su olduğu şirketi adına kullandı ve görevini istismar etti.. Cezayı sözde bana çektirmeye çalışıyor. Şimdi de benden “anlayış” bekliyormuş.  Kuruma ve makama olan saygımdan şimdilik burada kesiyorum. Ama hayatım boyunca “yazarım” dediğim her şeyi yazdım… “ODD çiftliğinden” “Doğuş çiftliği”nde olanlara geçmeyelim.    Uzatmamakta fayda var…