Geçen hafta bu köşede, Volvo’nun yeni modeli S90’ın Bayburt Baksı Müzesi güzergahında yapılması planlanan basın lansmanını ertelemediği için önce Volvo yöneticilerine; ardından da PR Ajansı olan Bernaylafem’e övgüler yağdırmıştım. Çok istememe rağmen özel işlerim nedeniyle lansmana gidemedim. İki grup halinde yapılan bu basın lansmanına çok “geniş çaplı bir katılım” gerçekleştirilmiş. Basılı dergiler, dijital dergiler, internet siteleri, youtube kanalı sahipleri, televizyonlar, blogerlar, kısaca sosyal medyadaki hemen hemen herkes davet edilmiş. Lansmanın son günü konvoy halinde gidilirken bir bloger arkadaşın yaptığı büyük bir kaza herkesin yüreğini ağzına getirmiş ve güzelim lansmanın tadını-tuzunu kaçırmış. Neyseki kazadan kimsenin burnu bile kanamamış. Volvo “güvenlik” konusunda kendini bir kaz daha kanıtlamış. Ama bence bu kaza ile birlikte burunlar sürtülmüş olabilir. Sırayla gidelim: PR Ajansı: Volvo’nun PR Ajansı Bernalafem “geniş katılımdan” ne anlıyor bilemiyorum ama bundan sonra lansman davet tercihlerini gözden geçirmeli. “Yansıma” uğruna ya da “şirin görünme” adına önüne geleni lansmana çağrılırsa sonuçlarına da katlanılmalı. Bu gibi test sürüşlü lansmanlarda “Kaza”nın ne zaman nerede olacağı belli olmaz ama yine de özensiz ve baştan savma seçmelerde risk daha büyük oluyor. Bu garip tercihler nedeniyle, bir başka gazetecinin hayatını riske atması kabul edilemez. Bu örnekte de olduğu gibi. “Gelsin de kim gelirse gelsin”, “yeralsın da nerede yeralırsa alsın” diye yapılan basın listeleri sonucunda yaşanan bu gibi olaylar “butik PR hizmeti” yaptığını savunan şirketi biranda 3. Sınıf PR şirketi haline getirebilir ne yazık ki… Unutulmamalıdır ki; mesleki itibar yansımalardan daha önemlidir. Volvo yönetimi : Geçtiğimiz yıl sayıları az da olsa bir grup dijital otomobil dergisinin “protestosu” karşısında dik duruş sergileyerek “barışı” sağlayan yönetim bu lansmanda işi biraz abartmış. Dijital ve sosyal medyadan hemen hemen hiç bir araştırma yapılmadan herkesi çağırarak “yasak savmak” istenmiş. 50-60 kişilik lansmanlarda nicelik olsa da nitelik olmuyor. Büyük bir emek, büyük bir özenle hazırlanılan lansmana bu “talihsiz tercihler” ve talihsiz kaza nedeniyle gölge düştüğü gibi yazık da olmuş bence. “Herkesi çağıralım başımız ağrımasın” adeta “sus payı” düşüncesiyle yaratılan “geniş katılımlı lansman” furyası modası bence kolaycılık ve baştan savmacılıktan başka bir şey değil.
Geçen hafta övgüler yazdığım Volvo yönetimi ve PR Ajansı’nı bu hafta eleştirmek de bana düştü. Hayat ve gazetecilik böyle bir şey işte; “ben yaptım oldu” dememeli hiç bir zaman. Gazeteciyim diyorsan da yazacaksın… Üzgünüm leyla…
BU YAZI 15 AĞUSTOS PAZARTESİ GÜNÜ YENİ BİRLİK GAZETESİ OTOMOTİV SAYFASINDA YAYINLANMIŞTIR!