Daktilo ile başlayan medyanın tiktokla devam ettiği bir süreçteyiz. Şimdilerde kendine sosyal medyanın her hangi bir mecrasından hesap açan herkes adeta bir “yayın” organı gibi yazıyor. İçi boş bir özgüven ve sanal yalnızlıkla “Arkadaşlar” diye hitab ederek  3-5 takipçisiyle Türkiye’ye hatta dünyaya sesleniyor. Akıl almaz bir sözde sosyalleşme, akıl almaz bir etkileşme içindeyiz. Twitterdan , instagramdan, facebooktan, youtubedan, likedinden, tiktoktan sallıyoruz da sallıyoruz.  Her hangi bir konu hakkında; spor, ekonomi, siyaset, magazin, otomotiv, yaşam vs yazılan tek satırlık paylaşımın ardından yüzbinlerce gereksiz ve anlamsız yorum yazılabiliyor. Bunun adı da “etkileşim” oluyor. Sosyal medya aslında sosyalleştiğimiz değil de asosyalleştiğimiz mecra olma yolunda dev adımlarla ilerliyor. Baksan olmuyor, bakmasan hiç olmuyor…
Neyse bu sosyal medya “güzellemesinden” sonra gelelim konumuza…
23 yıldır otomotilgazetesi.com isimli web sitesini yönetiyorum. Sektörün ilk otomotiv içerikli haber sitesi.  Otomotiv okurları, sektör çalışanları, PR ajansları ve meslektaşlarımızın bir çok haberi ilk kez okuduğu ve hemen hemen hergün en az bir kere ziyaret ettiği otomotiv dünyamızın haber kaynağı diyebilirim. 23 yıl bir yayın için zaten uzun bir süre. Bu süre içinde hiç haber girilmediği bir gün bile yok. Basın bültenlerinden “haber değeri” taşıyanlar başta olmak üzere, kendi haberlerimizi yaptığımız ortalama günde 10’a yakın haberin girildiği bir otomotiv portalı. “Otomobil Gazetesi” adı altında yayın hayatına atılan bu haber sitesinin şimdi, aynı adı taşıyan Youtube kanalı, Haftalık dijital Otomobil Gazetesi, twitter, instagram, linkedin, tiktok sosyal medya hesapları var. Yeni sezonda da bir Tv programı hazırlığı içinde… Bir süre de Radyo programı yapmıştık. Aposto’da aynı isimle haberciliğimiz sürüyor… Web sitesi ile başlayan ve günümüzün teknolojik tüm gelişmelerine ayak uyduran bir  yayıncılık anlayışımız var. Ama öznemiz Otomobilgazetesi.com… Önce orayı besliyor ve güncel tutuyoruz.
Otomotiv sektörü de otomobilgazetesi.com’u hem yakından takip eder, hem de banner vb çalışmalarla da destekler.  Tabi şimdilerle başta youtube ve instagram iletişimleri daha revaçta olduğu için “websitesi” biraz “demode” hale geldi. En azından bazı markalar ve bazı ajanslar tarafından diyeyim. Oysa sosyal medya da her satıcının bir alıcısı var. Tiktoktan beslenen oradan besleniyor da; adam akıllı bir siteden, bir mecradan beslenen de oradan besleniyor. Zaten bu nedenle yeni nesil medya kavramı Aposto’ları, Çetele’leri ortaya çıkartıyor.
İçinde bulunduğumuz medya gerçeğiyle, uzun bir süredir işinden olan her meslektaşımız, önce bir haber sitesi kurdu, ardından moda olan dijital dergilik başladı, sonra youtube kanalıyla bu akış böyle devam ediyor. Herkes kendi başına bir medya artık. Herkes sosyal medya denizinde suya yazı yazıyor… Kimi çok kimi az kimi hiç de olsa okunuyor işte!
Konumuz web siteleri oradan ilerleyelim. Dedim ya herkesin başını sokacağı bir web sitesi var artık.  Sektör de “destek” adı altında bütün web sitelerine  dokunma iyi niyetinde. Ama bu “destek” anlayışının istismar edildiğini, sömürüldüğünü hatta kötüye kullanıldığını düşünenlerdenim. Şimdi düşünmekle de kalmayıp bunu yazıya dökerek “sapla samanın” ayrılmasını ifade etmek istiyorum. 23 yılın verdiği mesleki alışkanlıkla hemen hemen 2-3 günde bir  15-20 otomotiv içerikli web sitesine bakıyorum. Atladığımız bir haber var mı diye bakıyorum, en son haberi ne zaman girmiş diye bakıyorum, hangi marka “desteklemiş” diye bakıyorum.
Bizim günde yaklaşık 10’ yakın haber girdiğimiz web sitemizde olan hemen hemen bütün bannerların; en son “bülteni” 2-3 ay önce giren web sitelerinde de olduğunu görüyorum. Gittiği lansmanın haberini bile girmeyen web siteleri var ne yazık ki…
Sektör yöneticileri bu ayrıntıları bilemiyor. Topu ajanslara atmışlar. Ajanslar da ellerindeki atıl listelerle reklamları dağıtıyorlar. Bizlere gönderdikleri bannerlara bakma, kontrol etme alışkanlıkları bile yok. Banner’ın yayınlandığına dair “Ekran Görüntüsü” onlara yetiyor. Geçenlerde yayınlanan bannerın ekran görüntüsü yerine masa üstündeki  başka bir markanın fotoğrafını gönderdiğimi fark ettim. “Bakalım uyaracaklar mı” diye düzeltme de yapmadım. Maili alan ve uzantısına bakan bunun “ekran görüntüsü” olmadığını, bir modelin fotoğrafı olduğunu anlamayacak mı? Demek ki onlar da bakmıyorlar,  kontrol etmiyorlar. Peki bütün bunlar doğru ve sağlıklı bir işleyiş mi? 
Ben, marka yöneticilerinin, PR ajansındaki çalışanların bunlara dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ajans çalışanları anlamsız bir asosyallik içinde bence…
Böylece otomobilgazetesi.com gibi; bu işe emek veren, özen gösteren birçok web sitesiyle, bu işi sömüren, haber, bülten vs dahi girmeyen ama aynı bannerın kendisinde de olması gerektiğini iddia eden, zaman zaman tehdit dahi eden aramızdaki artniyetli yayıncıların ayrışması gerekiyor. Bugün sayıları 50-60 arasında değişen web sitelerin gerçek trafiklerini, Google Analytics’lerini istemek, bulmak hiç zor değil.   Yani sektör “habercisi” ile “haraç”cısını ayırt etmek  bu kadar zor olmamalı.  Bütün kriter; emek verenle, emek vermeden bu işten nemalananı belirlemek olmalı. Yani “herkese destek” olalım derken “hiç kimseye yaranamama” durumuna da düşülmemeli. Haber yapanla, haber yapmayan ayrıştırılıp ona göre reklam dağılımı yapılırsa öylece 2-3 ayda bir haber giren “meslektaşlarımız” da belki harekete gelir.  
Ben bunca yılın tecrübesiyle; başta sektör yöneticilerini, PR ajansı yetkililerini ve ajans sorumlularını bu emeğe saygıya ve “bu emeğin farkındalığına” davet ediyorum.
Sosyalleştik sosyalleşmesine de işte “ekran görüntüsü” ile de asosyalleşmeyelim.