Önce Temmuz satışlarının analizi ile başlayalım. Hem bir yılı aşkın süredir ötelenen talep, hem kredi faizlerinin düşüklüğü derken Temmuz ayı kendi içinde tarihi bir rekora imza attı. Ben hariç hemen hemen otomotiv konusunda kalem oynatan herkesin “ben demiştim” diye yorumladığı bu duruma en çok otomotiv sektörü şaşırdı. Çünkü yılbaşından itibaren hemen hemen otomotivle ilgili tüm konularda “ağlayışlarını” sürdürmekle konsantreydiler. “ÖTV indirim” konusundan rahatsız olsalar da güvenlik kameralarına bile ÖTV ile ilgili açıklamalarda bulundular. Faizler dendi faizler indi… Yani genel olarak satışlara ve otomotivdeki bazı yöneticilerin “çaplarına” bakıldığında bu satışların “onların sayesinde mi yoksa onlara rağmen mi” gerçekleştiğini sadece Allah biliyor… Bu satışların perakende ve filo satışları oranlarına bakılması da bu “başarı”nın göstergesi olabilir. Neyse sonuçta 7 aydır devlete ağlayan yöneticiler satış başarısı mutluluğu yaşarken şimdi bundan sonra ki süreç için ağlamaya başladılar. Haksız bir suçlama ile “zam yaptılar” diye kamu bankalarından ucuz kredi muslukları kesilen otomotiv sektörü için zorlu bir beş ay bekliyor. Tabi zorlu diyorum ama hemen hemen tüm markalar yıl sonu hedeflerini katladılar. 800-850 hatta 900 bine kadar çıkan öngörüler var.
TOGG’un toplantısı…
Yerli otomobil için hazırlıklarını sürdüren Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu (TOGG) CEO’su Gürcan Karakaş geçen hafta içinde yaklaşık 30 gazetecinin karşısına geçti. Ben bir başka programın olduğundan toplantıya katılamadım. Ama toplantı sonrasında arkadaşlarımdan genel bilgileri aldım. Bu gazetede ve bu köşede başta olmak üzere, kendi diğer mecralarımda da “yerli otomobil” konusunda belki de en sert yazıları yazan bir otomotiv gazetecisi olarak diğer gazetecilerin yazdıkları yazıları görünce gülesim geliyor. Tek sorunum neremle güleceğimi bilemiyorum. Örneğin Fatih Altaylı… Dün internet sitesindeki köşesinde önce biz otomotiv gazetecilerine daha sonra da TOGG yönetimine sözde “çakmış”… “Sözde” diyorum çünkü hiçbir yazdığının tutarlı tarafı yok. Önce yazdığı yazıdan beni ilgilendiren bölüme bir bakalım.
“Mevzu yerli otomobil çalışmaları. İktidar medyasına dahil olmadığım ve soru sormaya devam eden gazeteci tipi olduğum için genelde konularla ilgili bize pek bilgi verilmez. Sorun da değil. Bilgi verilenleri okudukça gülüyorum o da ayrı bir eğlence oluyor. Çünkü gördüğüm şu ki, bilgi verilen ve yerli otomobil konusunda sözde halkı aydınlatan arkadaşlar, bu yerli otomobilin yapılabileceğine benim kadar inanmıyorlar. Hatta hiç inanmıyorlar. Bunu sadece iktidarın bir propagandası olarak görüyorlar ve o yüzden bu konuda yazıyorlar. Yazdıklarının büyük bölümü ise deli saçması. O kadar uçuk kaçık ki, hem cehalet hem de inançsızlık kokuyor. TOGG’un üreteceği söylenen yerli otomobille ilgili en bilgilendirici yazıyı onca otomobil editörü falan varken yaza yaza Milliyet gazetesinden teknoloji yazarı Hanife Baş yazdı.”
Bu yazının başı. Ama belli ki Altaylı herkesin niyetini okumuş. Şimdi gelelim işin aslına… Altaylı’nın “onca otomotiv gazetecisi varken” diye yazdığı konuların hepsini otomotiv gazetecileri geçen hafta da ondan önce de hep yazdılar. Zaten toplantıda Gürcan Karakaş sunum yaptı ve toplantının seyri otomotiv gazetecilerinin sorularıyla şekillendi. Yani toplantı sonunda klasik bir basın bülteni bile yoktu. Altaylı ;“yandaş gazetelerdeki editörler de inanmıyor” diye yazarak niyet okumuş. Bunu yazanın “Alo Fatih” skandalını yaşaması daha arşivlerde duruyor. Şimdi olaylar şöyle gelişseydi; Gürcan Karakaş, Altaylı’nın “Teke tek” programına katılsaydı, beraber yemek yeselerdi, Altaylı’ya özel bir sunum yapsalardı, arabayla bir tur atsaydı, yine böyle sallayacak mıydı? İşte bu nedenle otomotiv gazetecilerini ve Gürcan Karakaş’ı da bir kalemde silip atmış kendince… Gazeteci “çakmak” için soru sormaz gerçeği çıkartmak için soru sorar. Onun bu tarzı yani “vurdum gol oldu” gazeteciliği çok eski yıllarda kaldı. Bu tarz “bıçkın gazeteci” tavrından nedense çağlar da değişse bazıları değişmiyor. Toplantıya katılan otomotiv editörleri nasıl Tofaş, Ford, Renault Ceo'larına nasıl soru soruyorsa Karakaş’a da o şekilde sordular. Kimi sorularına cevap aldı, kimi soruları cevapsız kaldı. “Şirket gizliliği açısından” dendi. Bu aşamada beyan asıldır. Ceo'nun söylediğini doğru kabul etmek durumundayız. İleride zamanı geldiğinde “fikri takiple” sorgularız.Kaldı ki diğer Ceo'lar da her soruya cevap vermiyorlar. Ama hiç bir gazeteciden “dayak yemez” ve “vur abalıya” durumu olmaz. Ama TOGG ve Ceo'su bu tarz şeylerle karşılaşıyor. Bir de 80’li yılların gazeteciliğini yaşatanlar var. O zamanlarda ekonomi gazetecileri habersiz kaldıklarında şöyle yaparlardı. Bir dilim ekmeği tartarlar, ekmeğin fiyatına bölerler ve ekmek zammı dönemlerinde “bir dilim ekmek şu kadar oldu” diye haber yaparlardı. Kimseye bir faydası olmayan ekonomi haberlerindendi. Şimdi de dolar ve euro arttıkça bu tarz habercilik yapılmaya çalışılıyor. Yine TOGG toplantısına dönersek ; “yerli otomobil projesinin yatırım maliyeti 8 ay önce 22 milyar TL olarak açıklanmıştı, bu da 3.7 milyar dolar olarak hesaplanmıştı. Bugün rakam 3 milyar dolara geriledi.” demek de aynı mantık. Yani bu ülkede hiçbir ürünün fiyatı değişmiyor da sadece yerli otomobilin maliyeti mi geriliyor? Koskoca toplantıdan çıka çıka bu haber mi çıkıyor? “Vurdum gol oldu” gazeteciliği çok eskilerde kaldı ama buna da sosyal medyada prim veren sayısı az değil. Tribünlere oynamak da bu olsa gerek. Bakın işte şimdi ben de vurdum gol oldu mesela!