Eskiden “müşteri velinimettir” anlayışı ticaretin temel taşlarından biriydi. Yani müşteri her zaman haklıdır demekti. Bu “eski kafa” anlayış şimdi de geçerli mi? Yani ne olursa olsun müşteri her zaman haklı mı? Ya da her zaman haklı olabilir mi?
Kestirmeden günümüz jargonuna göre söyleyeyim; “öyle bir dünya yok”, yani müşteri her zaman haklı olamaz… Olmamalı da…
Şimdi asıl gelmek istediğim konuya geçelim…
Sosyal medyadaki takipçileri “müşteri” olarak görürsek, bu müşteri grubunun her zaman haklı olduğunu düşünebilir miyiz? Abone olsun- olmasın; senin yaptığın bir paylaşımın altına ağzına geleni yazma hakkı var mı? Paylaşımı bırak, onun istediği bir konuda paylaşım yapmıyorsun diye sana “çemkirmeye”, ambargo koymaya, tehdit etmeye hakkı var mı? Seni illa istediği konuda paylaşım yapmaya zorlayabilir mi? Bütün bu soruların yanıtı bende; tabi ki hayır… Takipçinin yapacağı tek şey en fazla takipten çıkmak olabilir, hepsi o… Ama tek satır yazmaya, aşağılamaya, hakarete varan ithamlara zerre kadar hakkı yok. Ne oluyoruz ya? Abone oldun ya da abone olmadan takip ediyorsun diye kanalı mı satın aldın?
Ben kendi adıma yaptığımı söyleyeyim… 
Özellikle youtube tarafında son dönemde uğradığım linç üzerine, ya çatır çatır aynı üslupla yanıt veriyorum, ya da beğenmediğim yorumları siliyorum. Takipçiler benim üslubumu yadırgıyorlar, sanırım alıştırılmışlar, hep alttan alınmaya… 
Sonuçta kanal benim kanalım, kahya benim kahyam…
Kimse benim keyfimin kahyası olmadığına göre;  ister yanıt veririm, istersem de silerim… Benim için konu bu kadar basit.
Eskiden günlük gazetede çalışırken de benzer olaylarla karşılaşırdık. Bir Liraya gazete alan gazeteyi satın aldım sanırdı. Onlara da beğenmediğin haberler varsa yarın o bir liraya başka gazete al derdik… Herkesin yani tüketicinin haddini bilmesi gerek diye düşünüyorum…
Kaç para aldın?
Yapılan her haberi, her paylaşımı para karşılığı yaptığımızı düşünen ve bunu da çekinmeden “bu paylaşım için kaç para aldın” diye soran edepsize; “Sen bu yorumu yaparken karşı taraftan kaç lira aldıysan ben de o kadar aldım” diye yanıt verince mi haksız duruma düşüyorum yani? Neyse gelelim işin daha detaylı sosyolojik analiz kısmına:
 
Sosyal medyada linç kültürü…
Sosyal medyada linç kültürü, bireyler veya markalar için oldukça zorlayıcı olabilir. Ancak takipçi ya da müşteri her zaman haklı mı? Yoksa sınırları belirlemek mi gerekir?
 
1. Takipçi Gerçekten “Velinimettir” mi?
Sosyal medya, müşteri ile marka veya içerik üreticisi arasındaki ilişkiyi değiştirdi. Artık etkileşim çift yönlü ve bazen kontrolsüz hale gelebiliyor. Takipçiyi memnun etmek önemli ama her dediğine katılmak veya alttan almak uzun vadede sağlıklı değil. Çünkü:
            •          Herkesin memnun edilmesi mümkün değil.
            •          Kendi duruşunuza zarar verebilirsiniz.
            •          Sürekli alttan almak, haksız eleştirileri teşvik edebilir.
 
2. Takipçi Her Yorumu Yapmakta Özgür mü?
Özgürlük, başkalarının haklarına zarar vermediği sürece geçerli bir kavramdır. Takipçiler elbette görüşlerini ifade edebilir ama bu:
            •          Hakaret, iftira veya kişisel saldırıya dönüştüğünde sorunludur.
            •          Yanıltıcı bilgiler içerdiğinde yanlış yönlendirme olabilir.
            •          Dijital zorbalık veya toplu linç halini aldığında haksızlığa yol açar.
 
Eleştiri ile linç arasında ciddi bir fark var.  Eleştiri yapıcıdır, çözüm odaklıdır. Linç ise kişiyi veya markayı itibarsızlaştırmayı hedefler.
 
3. Boykot Normal Bir Eylem mi?
Boykot, tüketicinin veya takipçinin bir tepki yöntemi olarak her zaman var olmuştur. Bir marka veya kişi, toplumun belli bir kesimini rahatsız eden bir davranışta bulunduğunda, insanlar onu desteklememeyi seçebilir. Ancak boykot:
            •          Organize bir karalama kampanyasına dönüşmemelidir.
            •          Kişisel bir linç veya zorbalığa sebep olmamalıdır.
            •          Bilgiye ve mantığa dayalı olmalıdır, duygusal manipülasyona değil.
 
Sonuç: Dengeli Olmak Şart
Bir içerik üreticisi, marka veya birey olarak takipçilerle ilişki kurarken:
            •          Yapıcı eleştiriyi kabul etmeli, yanlışlarını düzeltebilmelidir.
            •          Ancak sınırlarını da çizmeli, haksız saldırılar karşısında duruşunu koruyabilmelidir.
            •          Herkesi memnun etmeye çalışmak yerine, kendi değerlerine uygun bir kitle oluşturmalıdır.
Yani, takipçi önemli ama sınırsız otoriteye sahip değil. Eleştiri özgürlüğü var ama hakaret ve linç kabul edilemez. Boykot bir hak olabilir ama bir silaha dönüşmemelidir.