Şimdi o zaman bir kısaca 2024'e bir bakalım. 2023'ün sonunda konuştuğumuzda “%30-35 daralacak bu 2024 pazarı” diye girildi yeni yıla.

Aslında çoğumuz 900 bini geçmez dedik. Hepimizin de simülasyonu şuydu ki ocak, şubat, mart seçim nedeniyle yukarıda gider; nisan, mayıs düşer diyorduk. Nitekim nisan ve mayısta %30 düştü tam tahmin edildiği gibi.
Neye göre dediniz yani daha hiçbir şey yokken?
1.232'ye gelirken bunun içinde al-satçılar vardı. Al-satçıların tahmini adedi %30'lar mertebesinde kabul ediyordu. Aslında otomobil ticareti yerine nakdi olan arabayı alıp ertesi gün satanlar. Faiz yükseliyor, bu sene bunlar olmaz deniyordu. Bunlar olmadı ama her şeyi ne şaşırttı, bu GSR hikayesi ve oradaki regülasyon. GSR 1’den 2'ye geçiş 14 ayda tamamlanacaktı, bunu 2 aya sıkıştırınca distribütörler üçüne beşine bakmadan arabaları boşalttılar. Onlar arabaları boşaltırken bayilere müthiş bir stok baskısı oldu ve çok ciddi sayıda araba, sorun yaşanmadan tamamlandı. Ama bu arabaların tamamı 14 ayda bitecekken 2 ayda ithaller bitti, 3 ayda yerliler bitti. Nisan ve mayısta %30 düşen pazarı hazirandan itibaren şaha kaldırdı. Bununla beraber de son 15 senenin en düşük banka kredisi kullandırma oranında bu 1,238'lik pazar çok iyi bir pazar oldu. O bazda bakılınca adetsel olarak herkes mutlu, karlılık olarak -distribütörler adına bir şey söylemem doğru olmaz ama- bayilerin çoğunun 2024'teki karlarının bir kısmını da ettikleri bir sene oldu.
2023'te karlılık çok iyiydi 2024’te karlılığın düşmesinin sebebini sadece bunlara mı bağlıyorsunuz?
Tabii çünkü 2023'te arabayı stokta tuttuğunuz zaman finansal maliyetiniz %1-1,5 idi. Kurlar yükseldiği için zaten durduğu yerde %1-1,5 döviz nedeniyle artıyordu. Şimdi hem araba fiyatları artmadı döviz yükselmediği için hem de finansman maliyeti arttı.  O yüzden finansman maliyetinin artışı bayilerdeki kârı aldı götürdü. Bayiler adına konuşamam ama kendi bayilik teşkilatımla ilgili kârın son derece düşük olduğu, bazı markalarda zarara dönüldüğü bir sene oldu. Bu da faizin çok yüksek olmasından, satış baskısından ve stok gün sayısının normal bayi vadelerinin üstüne çıkmasından kaynaklandı. Yani 21 gün çalışıyorsunuz, ortalama stok gün sayınız 2 günse 21 günlük faiz yiyorsunuz demek ki. Bu ülkede 21 günün karşılığı %3,5. Arabadan 1,5 kazandıysanız o satışta %2 kaybettiniz demektir.
Peki bu dönemde  işten çıkartmalar da yaşandı mı?
Pazar hareketli olunca kimse zaten o döngüye girmedi. Burada bayilerin en büyük beklentisi araba satışları arka arkaya iki sene yüksek olunca servis girişleri artar, servisteki kârlılık düşmez ise sıfır araba satışındaki zararın bir kısmını orası kompanse eder. Genelde öyledir, biz de K faktörü (karşılama faktörü) deriz. Eğer ikinci el geliriniz toplam şirket giderinizin %80’ini karşılıyorsa hayat son derece rahattır. Geriye kalan %20'yi ikinci el satış ve diğer şeyle dengelersiniz. Tabii 2025’te ne olacak herkes heyecanla bekliyor.
Heyecanlanacak ne var aslında? Hani şu var, baktığınız zaman genelde deniyor ki “1 milyonun altına düşmez artık bu pazar”.
Son 6 senenin kesitine bakarsak 2018 senesinde 680 bin araba satılmış, 2019 senesinde 480 bin araba satılmış. 2019'dan 2023’e 4 sene içerisinde 480.000 ile 1.200.000. Böyle bir standart sapma dünyanın hiçbir yerinde yok. 480 de bu coğrafyada yapıldı. Büyük bir kur atağı vardı, kur atağı fiyatları çok yükseltince mal satılmamıştı. Bu sene kur atağı olmayacağını düşünürsek ne gidecek? Devletin açıklamasına göre ilk 10 ayda 166.000 engelli satılmıştı, son 2 ayda da 16-17 veya o civarda sayarsak… Bazı köşe yazarları 500.000 engelli diyor ama devletin rakamlarına göre 200 bin engelli. Bu 200 binin hepsi binek olduğuna göre hafif ticariyi ayrı tutarsak demek ki binek otomobil pazarının %20'si %10'a çıkınca süre -benim kişisel tahminim- bu 200.000 2025'te 50.000’lere düşer 10 sene çok uzun olduğu için ve bir 150.000 kayıp oradan gelir. 150 binlik kayıpla beraber 1 Milyonlar civarı bir pazar olur diye bir tahminde bulunuyoruz, öngörümüz o yönde.
1 milyonluk satış pazarda zaten psikolojik olarak herkesi tatmin eden bir şey. Ama aslında bizim nüfusa göre baktığınız zaman, milli gelirimize baktığımız zaman mesela kaç olması lazım Türkiye'de?
Yani şöyle bir örnek vereyim 2015, 2016, 2017'de 950 binin üzerinde araba satılıyordu. Sonra bir anda 2018'de bu rakam Rahip Branson ve kur şokuyla biraz önce söylediğim gibi 620.000’e indi. 2019'da 480.000’e indi; 2020, 2021 ve 2022'de de 750’şer binlik bir pazar oldu. 6 senenin 900 bine göre kaybı 1milyon 600. Bu 1 milyon 600 Önümüzdeki dönemde dağılacak, bir ihtiyaçmış. Türkiye'de yanlış bilmiyorsam 30 milyon küsür araç var, 30 milyon 883 bin araç var. Bunun %51,9’u otomobil, %15’i kamyonet yani 6 milyon otomobil var. 5 milyon 157 bin de hafif ticari var. Türkiye'nin nüfusu da 85 milyon olduğuna göre her 1000 kişiye 188 otomobil düşüyor, bu rakamı herkes farklı veriyor ama bunun matematiği bu. TÜİK rakamlarına göre nüfus 85, araba sayımız 16 milyon binek, bunun da yaş ortalaması 14.2 deniyor. Her 1000 kişiye 247 binek artı hafif ticari araç düşüyor. Bu 188’in en az 300 olması lazım, çevremizdeki ülkelere göre Benchmark yaparsak. Avrupa ülkelerine göre dersek Almanya'da bu rakam 500, İtalya'da 600'ün üstü. Gidilecek daha çok yer var. Türkiye'de bir de şöyle bir rapor okumuştum, 17 milyon kişi 32.000 Dolar milli gelirin üzerinde yani aslında Türkiye'de ‘bu otellere kim gidiyor, bu restoranlara kim gidiyor’ dediğiniz o 17 milyonun içinde dönüyor. 17 milyon da bir Yunanistan ve Bulgaristan'ın toplam nüfusundan fazla.  O zaman bu adetler çok şaşırtıcı değil ama bir Çin gerçeğine bakınca da… 2000 senesinde biz 600 küsur bin araba satıyormuşuz, Çin de benzer araba satıyormuş. Çin bu sene 30 milyonu geçti, biz 1.232'yi başarı kabul ediyoruz. Ama her şeye rağmen ihracatta da iyi çıktı otomobil, 37 milyara geldi yanlış bilmiyorsam.
Geçen hafta  OSD’nin toplantısında Cengiz Bey dedi ki: “İç pazarın hareketlenmesi lazım.” İç pazar rekabet edemiyor demeye getirdi. Hurda teşviğini biz önerdik ama yerliler… Şimdi engellilere biliyorsunuz ki yerliler kapısı açıldı iç pazar hareketlenmesi için. “Hurda teşviği de geçen seferki gibi değil de birebir hurda değişimi şeklinde olması lazım.” diyor. İç pazardaki sıkıntı ne sizce? Neden Türkiye'de yerli otomobil satılmıyor da İtalyan otomobili satılıyor?
Bir kere Türkiye'de %45 50 60 70 yani 80'in altındaki baremler 1600 cc'ye kadar olan otomobillerde yerli üretimi öne çıkartmak üzerine kurulmuş baremlerdi. Ama bu baremler 26 aydır değiştirilmiyor. Şimdi bu baremleri değiştirip yerlinin öne çıkması ve en azından Türkiye'de üretilen yerlilik payı olan ve ucuz araçların o baremler nedeniyle ithaller 80'deyken 60'ta kalması durumunda iş yapıyordu. %45'e kadar çıkan yerlilik payı %30'ların altına indi. Önce K2 belgesi dedik, ticari araç kiralanamaz dedik orada bir darbe vurduk.Tam o çözülmüşken bu sefer GSR 1, GSR 2 nedeniyle yerlinin şeyi bitti yani yerli payı en düşük olduğu senelerden birisindeyiz. Engellide alınan karar tamamen yerliyi öne çıkartacak ama madem yerliyi öne çıkartıyoruz o zaman 5'i niye 10’a çıkardık? Bari 5 senede kalsaydı. Evet yerliyi madem teşvik ettik, 10 sene çok uzun bir zaman yani insanlar vazgeçer. Adam 10 seneye kim öle kim kala der, onun yerine 5 sene tutup yerli yapabilirdik bence. Biz bu sene 200 binlik engellinin 50 binlerde falan kalacağını tahmin ediyoruz.
Hurda teşviki bekliyor musunuz?
Hurda bugünün şartlarında çok kolay değil. Ekonomik ömrünü tamamlamış araçlarla ilgili bir regülasyon yapsanız bile hurdada kaç para destek vereceksiniz ve bugünün fiyatlarıyla 20 yaş üstündeki bir arabayı kaça alabileceksiniz? Alabileceğiniz araba sayısı kısıtlı. Bir de kaç paraya alabileceksiniz? Onun ne kadarını ÖTV saydıracaksınız? O dönemde çok başarılı çalışmıştı ekonomik ömrünü tamamlamış araçlar. 2018-2019'da yapmıştık, iyi çalışmıştı. Bir şeyler yapmak için hükümet pazarın çok düşmesini bekliyor, pazar düştüğü zaman müdahale ediyor.
 
Peki ÖTV bu matrahlarının güncellenmesini bekliyor musunuz?
Matrahlar güncellensin derken ÖTV artar diye korkudan bir şey söyleyemiyoruz. Bir de şunu anlatmak lazım, ÖTV’yi kaynağından alıyorsun. Vergi dairesi kurmadın, devlet memuru çalıştırmıyorsun, benim üzerimden alıyorsun. Yani ben sana bunun hizmetini de veriyorum sıfır bedelle. Gerçekten bu sektör yedi veren gülü gibi yani benden arabayı alıyor KDV, ÖTV. ÖTV peşin yatıyor. Arkasından gidiyor yakıt alıyor ÖTV peşin, depo da kaynağında. Kasko yaptırıyor BSMV, MTV. Öbür taraftan gidiyor kredi kullanıyor KKDF, BSMV. Biz bununla ilgili özel teşekkür bekliyoruz devletten. Şimdi şöyle otomobil satışlarından tartışmasız en çok kazanan hükümet.
 
Peki devletin böyle durmasının ya da bu matrahları hiç ellememesinin sebebi bu mu? Bir tık azaltsa mesela daha çok kazanmaz mı?
 
Aslında ODMD’nin çok güzel bir önerisi var, diyor ki: “Böyle ani ÖTV indirimleri sektörün ritmini de bozar.” Yani bugün bir kiralama firmasısınız veya bir müşterisiniz. Araba aldınız, küt diye arkasından ÖTV indi. E bu sefer kiralamacıın elindeki arabanın rakamı değişiyor, insanlar kendini mutsuz hissediyor. Onun yerine ODMD diyor ki: “5 seneye yayılmış bir strateji planı yapalım, şimdiden de insanlara önerelim. Diyelim ki birinci sene sonunda bu geçişleri planlıyoruz, sektör ona göre önlemini alsın. Çok tatlı bir şekilde Türkiye'nin 1,5 milyona çıkartalım. Aynı zamanda bu stratejiyi yaparken de devletin ÖTV gelirlerinin düşmeyeceği garantisini verelim.”
Bu engelli konusu tabii çok hassas bir konu, bazen insanlar burada suistimal olduğunu söylüyor. Sonuçta hastaneden alınan rapor üzerine söyleyeceğimiz bir yorum bazı kurumları rahatsız edebilir çünkü biz sonuçta evrakları maliyeye veriyoruz, maliye bunların doğruluğunu inceleyerek zaten bu izni veriyor. Burada karar mercii biz değiliz ama engelli vatandaşlar, şehit ve gazi yakınları bazı haklarını da tamamıyla kötü kullanıyor demek onları da rencide ettiği için burada kullanılan kelimeleri çok iyi seçmek lazım, bir iki tane usulsüzlük olunca çok büyük bir şey gibi de bakmamak lazım. Orada çok değişik öneriler vardı mesela engellinin engelli park yerine koyması eskiden plakanın üzerindeki engelli işaretiyle anlaşılıyordu. Şimdi burada vasi kullanımlarında kötü niyet olabilir mi? Yani engelli Urfa'da, vasi İstanbul'da kullanıyorsa işte devletin bunu iyi denetlemesi belki gerekiyordu. Burada bizim kanun koyucuların yerine yorum yapmamız çok doğru olmuyor, yani sonuçta biz uygulama ne ise ona uyuyoruz. Ama geçen senenin ilk 3 ayının en büyük dinamiği şeydi, bu sene herkes 2 milyon 200’lere çıkacak diye aralık ayında hazırlık yapıyordu. Bir de böyle değişik bir beklenti oluştu piyasada, “nasıl olsa engelli çıkacak, şimdiden ben nakdi alayım” diye. Dinamik bir sektördeyiz, her hafta yeni bir regülasyon var.
 
Gelelim şimdi Otostat’a, siz ne yaptınız 2024'te? 2023'te gayet iyiydi rakamlar.
 
Adetsel olarak rakamlarımız düşmedi, bayilerin toplamında 20 binin üzerinde bir satışla kapatmıştık sıfır araba tescilinde. Bunun hemen hemen yarısı filo, yarısı perakende satışlar gibi dağılıyor. İşin açıkçası adetlerin arttığı dönemde lojistik gibi çok farklı konular karşımıza çıkmaya başlıyor. Bu GSR nedeniyle de lojistik sisteminin çok aksadığı bir dönem yaşadık ama sorunların birçok kısmını herkes el birliğiyle çözmeye çalıştı. Bizim hayalimiz toplam pazarın üzerinden belli bir pazar hedefini elde edebilmek, Türkiye'de toplam satılan arabada %1,5’in altına inmeyecek şekilde bir şey yapmaya çalışıyoruz.
 
Geçen sene de öyleydi. Toplam pazardan mı alıyorsunuz, otomobilden mi?
 
Yok toplam pazardan. Çünkü bizde de hafif ticari satışı olduğu için.
 
Şimdi peki kaç oldu?
 
Fatura sayımıza göre toplam pazarda 1.238 oldu diye hatırlıyorum. 1.7’lerde bir pazar payı elde ediyoruz. Bizim için çok iyi bir rakam, bunun altına düşmeyip 2024-2025 senesinde de yeni bir bayilik olursa eğer...
 
Yeni bir marka arayışınız var mı peki?
 
Yani müracaatlarımız var ama müracaat aşamasında olduğu için şu anda söylemek çok şey olur. Onun için sitenin en son fazında ayırdığımız 20.000 metrekare bir plaza yerimiz var, iyi bir markayla ilerlemek istiyoruz. Eğer o olursa tabii ister istemez hedefimizi yükseltmemiz gerekecek. Kiralama açısından kısa dönem kiralamanın çok keyifli gitmediği bir sene oldu. Çünkü eğer Türkiye'de faiz oranı aylık %5 ise, sizin de kira geliriniz arabanın mal bedelinin %5'lik aylık maliyetinin altında kalıyorsa bu sefer kiralamada arabayı daha uzun süre çalıştırma heyecanınız da oluyor. O yüzden geçen sene kısa dönemciler uzun dönemcilerden epey araba aldı özellikle aralık ayında. Ocak-şubat aylarının sakin geçeceğini tahmin ediyorum ben. Ama işte öyle bir pazar ki sadece otomotivde değil hiçbir yerde hiçbir hedefi kestiremiyorsunuz. Yani dinamik bir pazar ne çok optimist olmanız lazım ne çok pesimist olmanız lazım ne “ben artık bu kadar bir hedef yakaladım” diye rahatlamanız lazım ne çok karalar bağlamanız lazım. O yüzden Türkiye'de işi yürütebilmek sürekli enerjik ve hızlı değişimlere uyar vaziyette çalışmakla oluyor.
 
İkinci elde ne yaptınız? Çünkü o 20 binde ikinci el yok.
 
İkinci elde de her ay 400-450 arasında araba sattık yani 5 bine yakın ikinci el araba satmışızdır. Toplam satışımız 5000-6000 arasında olması lazım, onun tam rakamı bana henüz gelmedi. Orada da perakende satışımızı bire bire getirmeye çalışıyorduk. Orada hala istediğimiz noktada değiliz, biraz daha ikinci elin perakende gücünü arttırmamız lazım. Belki biraz daha böyle şubeleşmeye gitmek lazım. Orada tam istediğimiz hedefi yakalayamadık ama inşallah önümüzdeki dönemde.
 
Kaç kişi çalışıyor şu anda?
 
425 kişi olduk. Geçen senelerde 400'e yakındık, şu anda 425 kişiyiz.