Geçenlerde bir Renault&Dacia  bayisinde bir yönetici ile konuşuyoruz. Konu döndü dolaştı Dacia Duster’a geldi. “Abi sana Dacia Duster verelim valla tam sana ve ailene göre bir aile arabası” dedi. “Ben de çok beğeniyorum ama Duster’ın üzerindeki Dacia logosu kaldırıp Renault logosunu koyarsanız ancak ailemi ikna edebilirim” dedim. Gülüştük geçtik. Bu esprimin Renault&Dacia bayisinden çıkıp, yönetim katında ciddiye alınıp gerçek olacağını tahmin etmedim tabi ki… Evet bu “ego yüklü” esprimle “pazartesi yazıma”  devam edelim…
*
Geçen hafta Renault’nun  “Uluslararası Oyun Planı 2027” başlıklı global basın toplantısına katıldım. Oyak Renault ve Mais A.Ş’nin yöneticileriyle Renault’nun  üst düzey yöneticileri bu toplantıyı çok önemsemişlerdi. Çünkü Türkiye’de adeta bir Fransız devrimi niteliğindeki radikal değişiklikleri ilk kez Türk otomotiv gazetecileriyle paylaşacaklardı. “İlk kez”i özellikle paylaştım. Birçok otomotiv gazetecisi aylardır “Dacia Duster Bursa’da üretilecek” diye yazıp duruyoruz.  “Bursalı Duster” lakabını da takıverdik. Çünkü otomotiv gazeteciliğinin fıtratında var bu lakap takma. Bahriyeli Ceo, Polis Genel müdür, Adapazarlı Toyota, Bursalı Clio vb… Neyse konumuza dönelim. Bizim “Bursalı Duster” olmuş mu sana “Renault Duster”?.. Yine Bursalı ama ailesi farklı… Yani sonuçta hepimiz haberin babasını atlamışız. Bence yılın haberiymiş. Çünkü gerçekten çok radikal ve devrim niteliğinde bir karar alınmış. Ama ne Oyak Renault tarafı ne de Mais tarafı bu konuda kimseye bir şey söylememiş. Ayrıcalıklı olmayı seven meslektaşlarımıza bu ayrıcalık bu kez yapılmamış. Basın toplantısına gelen tüm arkadaşlarımız aynı anda öğrendik bunu. Gelemeyen arkadaşlar da bizimle beraber aynı anda paylaşılan basın bültenlerinden okudular… Hepimiz geçmiş oldu! Ama Oyak Renault ve Mais AŞ. Yöneticilerini ve iletişimcilerini bu anlamda kutlamak gerekiyor.  Ben böyle haber atlamaya razıyım. Razı olmayan arkadaşlar oldu tabi. Ayrıcalık egosundan beslenen, sadece kendisinin yaptığı haberin çok önemli olduğunu düşünen, alıngan arkadaşlarımız da olmuş. Herkesin davet edildiği toplantılara katılmamakla övünenlerin,  bu kez toplantıya davet edilmemelerini gerçekleri yazan bir  “kahraman gazeteci” yalanıyla sunmaları ilginç.  
*
Renault, Türkiye’de lider olmak, 1 numara olmak istiyor. Bunu da Fransız’ından Türk’üne tüm yöneticilerileri pozitif enerjilerini karşıya da geçiriyorlar. Hele ki, Türkiye’deki en büyük rakipleri liderliklerine rağmen üzerlerine  “ölü toprağı serpilmiş” gibi “ölü balık taklidi” yaparken onların işlerinin çok da zor olacağını da sanmıyorum.
 
Tofaş ve Stellantis sorusuna ne dediler?


Sınırlı bir gazeteci topluluğuna ayrıca yapılan toplantıda ben de Fransız yöneticilerine bir soru sordum: “Türkiye’deki rakibiniz önümüzdeki yıl pazarın yüzde 40’ına hakim olacak. Tofaş’ın Stellantis’in satış ve pazarlama faaliyetlerini almasıyla birlikte oluşacak bu tablo sizce etik mi? Bu rekabet konusundaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?” Renault Global CEO'su Fabrice Cambolive ve Mais AŞ CEO’su Berk Çağdaş soruma yanıt verdi. İki yönetici de özetle: “Biz rekabeti severiz. Ve şu an kendi işimize konsantreyiz. Rakibimizin hamleleri bu anlamda konumuz değil. Biz işimizi doğru yapmaya odaklıyız. Yaşayıp göreceğiz. “ Onların bu “politik yanıtlarını” bekliyordum. Benim için önemli olan bu kritik soruya yanıt verirken alacakları yüz ifadeleri ve vücut dilleriydi.  Soruyu da o nedenle sormuştum zaten. Gazeteciliğin; sorulan soruya verilen yanıt kadar, nasıl verildiğinin gözlemlendiğini bilenlerdenim. Her iki yöneticinin de direkt rakipleriyle  ilgili soruya yanıt verirken son derece özgüvenli ve  emin halleri  çok bariz ortaya çıkıyordu. Bu gözlemimi 2024 yılından itibaren göreceğimize inanıyorum.