Türkiye’nin en büyük sanayi kalemi otomotivdir… Vergi rekortmenidir… İhracat şampiyonudur… Devletin göz bebeği konumundadır… Ancak hiçbir iyiliğin cezasız kalmayacağı gibi bu “gözbebeği” de Devlet Baba’dan nasibini alır… Ve otomotiv Devlet’e rağmen otomobil satan bir kuruluş haline gelmiştir…
 
Sektörler, Devletleri sayesinde ticaret yaparlar. Ülke ekonomisine katkı sağlarlar. Devlet;  hem tüketici olan vatandaşını korur, hem de üreten, satan sanayicisini… Çünkü her ikisinden de aldığı vergilerle de Devlet ayakta durur. Türkiye’de vergi rekortmeni olan otomotiv sektörü için işler biraz ters işler… Tipik bir benzetme ile otomotiv sektörümüz “günah keçisi” konumundadır. Daha açık bir ifade ile de “vurun otomotive” havası vardır. Otomotiv sektörü, ihracat şampiyonu olur, vergi rekortmeni olur, cari açığı korur hiçbir önemi yoktur devlet gözünde. Dünyanın en ağır vergileri yine Türkiye’dedir. Türk vatandaşı mevcut vergi uygulamasıyla her aldığı otomobilden bir tane de Devlet’e alır. Onunla da kalmaz. Mesela dünyada eşi benzeri olmamış bir şekilde Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni aynı yıl içinde 2 kere öder. Otomobil satan da alan da hep cezalandırılır bu ülkede. İşte bu nedenle otomotiv sektörümüz, devlete rağmen otomobil satar bu ülkede… Tüketiciler de bir kendilerine, bir de Devlete vergi alarak otomobil sahibi olabilirler.
Sadece otomobille de kanmaz bu ceza. Dünyanın en pahalı akaryakıtını Türk vatandaşı kullanır. En pahalı otoyollar, köprüler Türkiye’dedir. Her otomobilden özel tüketim vergisi (ÖTV) alınır mı mesela? Her otomobile “lüks” otomobil muamelesi yapılır mı? KDV’nin KDV’si alınır mı? Eğer Türk vatandaşıysanız bütün bunlar doğal karşılanır. MTV hangi ülkede 2 kere ödenmiştir mesela? Dünyada bir benzerini yaşayan ülke var mıdır? Tüketicinin sesi çıkmaz. Otomotiv sektörünün de sesi çıkmaz bu ülkede. Düşünsenize, “işler çok iyi satışlar rekora gidiyor” denildiğinde, haber yapıldığında rahatsız olan sektördür otomotiv sektörümüz… Ya da sektör yöneticilerinden biri de “Nedir bu vergi yükü, nedir bu kredi darboğazı satış yapamıyoruz” diyemez. Çünkü bilir ki, işleri iyi derse, sistemi eleştirirse bu ona bir şekilde geri dönecektir.  Hadi son dönemden bir örnek verelim. Nisan ayının sonunda bir tebliğatla “7 Temmuz’dan itibaren GSR tescili olmayan araçların satışı yasak der…   O da bilir ki zaten içinde yaşadığımız süreçte araçlar 3-4 ay öncesinden sipariş edilir ve satılır. Mayıs ayından 7 Temmuz’a ellerindeki stok araçların satılamayacağını, bunun için zararına kampanya yapmaları gerektiğini herkesden çok o bilir. Ama yine de, istese yıl sonuna kadar öteleyeceği kararı ötelemez. Dernekler, markalar yırtınsalar da hiçbir dedikleri dikkata alınmaz. Onların yolunu açacak bir hamle gerçekleşmez. Bu ülkede elektrikli otomobil TOGG üretiliyor diye diğer bütün elektrikli otomobil satıcılarına ek vergiler gelmedi mi? Adına da TOGG Vergisi” denmedi mi? Ya da bir gecede apar topar Çinli otomotiv markalarına dünyada eşi benzeri görülmeyen maddelerle tebligat yayınlanmadı mı?  Üstelik TOGG’un üreteceği miktar belli, satacağı araç sayısı belli, elektrikli Pazar sürekli büyüyor. Yani TOGG yönetiminin de böyle bir isteği yok. Amaç sadece Çin istilasının önüne geçmek. Oysa Çin devi markalar Türkiye’de belli bir satışı yakaladıktan sonra yatırım yollarını araştırırken “Çin tebliğatı” kimin ne işine yaradı bilinmez. Dikkat ederseniz son 1-2 aylık güncel konulardan örnekler verdik. Bunun bir de geçmiş yılları var. Oralara hiç girmeyeli.
Evet şimdi ÖTV vergi matrahlarının ayarlanması bekleniyor. ÖTV’ye KDV’ye  indirim bekleniyor. 7 Temmuz’un yıl sonuna kadar ötelenmesi bekleniyor. Çin tebliğatının daha yumuşatılıp yeniden düzenlenmesi bekleniyor… Otomotiv sektörü; bu Devlete, bu ona danışılmadan alınan kararlara karşı elpençe durumda sessizliğini koruyor. “Aman ek vergi, ceza gelmeden işimize bakalım” modundalar… Sonra bu ülkeye hiç yabancı yatırım yapılmıyor diye hayıflanıyoruz. Çinliler neden yatırım yapmıyor diye her gün yapılan açıklamaları haber yapıyoruz.


Şimdi tek bir sorum var; siz olsanız bu ülkeye gelip yatırım yapar mısınız?..