Tabi küresel gündemin en önemli konularından bir tanesi de Çin'in son yıllarda ticari alanda gösterdiği atak politikaları. Bunun otomotive çok boyutta etkileri var; hem Avrupa açısından hem dünya açısından hem de ülkemiz açısından. Bunun da aslında detaylarına biraz daha fazla girmek istiyoruz. Çin tabi özellikle elektrikli araç dönüşümü ile dünyadaki otomotiv sanayindeki kuvvetini ve gücünü artırdı çünkü Çin'in aslında içten yanmalı araçlardaki teknolojisi o kadar kuvvetli değil ama baktığınız zaman bugün elektrikli araç üretiminde dünyada küresel lider konumunda. Marka algısı da aslında Çin'in kuvvetleniyor. 10 yıl öncesi gibi değil. Çin malları müşteri tarafından artık önceki gibi kalitesiz algılanmıyor. Özellikle tüketici elektroniğindeki Çin ürünleri bence Çin’in marka algısını her yerde olumlu yönde iyileştirmeye başladı. Bu da bir vaka. Kendi iç pazarlarını da artık daha fazla yönetmeye başladılar. Daha önce Avrupalılar’ın hâkim olduğu bir Çin otomotiv pazarı vardı. Bugün 2022'den itibaren bunun yüzde 50-50 olduğunu görüyoruz. Daha da artacaktır. İleride Avrupalılar’ın belki Çin'den daha fazla çıktıklarını da göreceğiz. İlk defa 2022 yılında Avrupa Birliği otomotiv ithalatında 1. sıraya yerleştiler ki orası bizim yerimizdi.  Biz orada Türkiye olarak yerimizi Çin’e kaptırdık. Kendi üretimlerinin 2021'de 7.7'sini ihraç ederlerken, 2023'de 16'sını ihraç ettiler. Bu da aslında yaptıkları ihracatı ne kadar artırdıklarının göstergesi fakat ihracatlarının da yüzde 75'i içten yanmalı. Herkes Çin deyince her taraf elektrikli zannediyor ancak öyle değil. Bugün Çin pazarında da benzer görüntü var. Çin pazarında satılan 100 arabanın 75'i içten yanmalı, 25'i elektrikli. Aslında ihracatlarında da öyle fakat yine sağdaki tabloya bakarsak da dünyada en çok elektrikli ürün satan gruplar kimler? Burada 1. sırada Çinli firmanın olduğunu görüyoruz. Arkada da Volkswagen ve Stellantis geliyor ama tabi Çin’de de yüzün üzerinde elektrikli araç işine giren firma var. Bunlar da yavaş yavaş büyüyerek bu tabloda daha fazla yer alacaktır. Şimdi bizim açımızdan yani Türkiye açısından baktığımız zaman; Çin aslında otomotiv sanayi dışında ülke içinde bir sorun ticaret dengesi açısından. Şimdi bu tablonun üst tarafında Türkiye'nin dengesini görüyoruz. 2023'ün 11 ayında biz Çin'den 41.7 milyarlık ithalat yaparken yalnızca 3 milyar dolarlık ihracatımız var. Çok büyük bir açık var ve bu gittikçe de büyüyor görüyorsunuz. Türkiye'nin Çin ile olan ticaret açığı 2019'da 16 milyar dolarken şu anda 2023'ün 11 ayında 38 milyara gelmiş. Bu demek ki yılı da 42-43 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı ile kapatacağız. Bu sürdürülebilir bir şey değil. Üstte ülke dengesi var altta otomotiv var.
 
Otomotivde de 2023'ün ilk 11 ayında 2.2 milyar dolarlık açığımız var. Yani biz 21 milyon dolarlık parça ihraç etmişiz. Karşısında da 2.2 milyar dolarlık Çin'den parça ve otomobil almışız. Dediğim gibi bu yalnızca otomotiv sanayinin değil aslında Türkiye açısından makine sektörünü de ilgilendiren, her türlü yan sanayiyi ilgilendiren bir şey. Birçok alanda Çin ile Türkiye arasında çok olumsuz bir denge olduğunu görüyoruz. Diğer taraftan baktığımız zaman bizim otomobil ithalatımızda da Çin hiç yok 2019 yılında. Şu anda yüzde 7’lik bir pay alıyor ama ne almışız biz Çin'den? Öyle baktığımız zaman da yüzde 78'ini içten yanmalı almışız, yüzde 1’i plug-in hibrit, yüzde 2'si hibrit, yüzde 20'si de elektrikli. Zaten son dönemde Sanayi Bakanlığı bu işin elektrikli tarafına müdahale etti. Fakat burada da içten yanmalının ne kadar büyük olduğunu ve büyümeye devam ettiğini görüyoruz.
 
Çok rekabetçi rakamlarla geliyorlar. Bizim açıkçası ülke sanayine -yalnızca ama dediğim gibi otomotiv değil diğer sanayilerle birlikte- yaratacağı bir risk olarak görüyoruz bu durumu. Bu da bizce 2024 yılında yönetilmesi gereken bir diğer konu çünkü yalnızca elektrikli arabalara konulan birtakım uygulamalarla Çin ithalatının Türkiye'nin dış ticaret dengesine verdiği hasarı halletmek mümkün olmayacak gibi duruyor.